Unutturulan İlk Zafer Bayramı: 29 Nisan Kût’ül-Amâre (كوت العمارة) 

Kût’ül-Amâre zaferi, Osmanlı Ordusunun Irak’ın Amâre şehrinin kuzeyindeki Kût kalesinin bulunduğu bölgede İngilizlere karşı kazandığı büyük bir zaferidir.

Irak petrollerini ele geçirmeyi amaçlayan İngilizler, 6 Kasım 1914 tarihinde Basra Körfezinden Şatt’ül-Arab ağzındaki Fav mevkiine asker çıkararak saldırıya geçti. İlerleyen aylarda bu saldırılarını kuzeye doğru daha da genişleten İngilizler, 3 Haziran 1915 tarihinde Kût’ül-Amâre’yi işgal ettiler. 23 Kasım 1915’de saldırıya geçen Türk birlikleri, General Townshend komutasındaki İngiliz ordusunu işgal ettikleri bölgelerden geri püskürterek Kût-ül Amâre’de çember içerisine almayı başardı. İngiliz General Townshend, Kût’ül-Amâre’yi uzun bir süre savunmasına rağmen Osmanlı ordusunun kararlı saldırıları üzerine teslim olmak zorunda kaldı.

Tarihler 29 Nisan 1916’yı gösterdiğinde 40 bini aşkın İngiliz askeri öldürülmüş, başta Tümen Komutanı General Townshend olmak üzere toplam 13 general, 481 subay ve 13.300 askeri esir alınmıştı.

Bu zafer, Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusu’nun zor şartlar ve imkansızlıklar içerisinde, Çanakkale’den sonra kazandığı ve bir İngiliz tümeninin bütün personeli ile birlikte esir alındığı eşsiz bir zaferdir.

İngilizler tarafından acı bir hezimet olarak yorumlanan bu zafer, İngiliz tarihçisi James Morris’in kitabında “Britanya askeri tarihindeki en aşağılık şartlı teslimi” olarak geçmektedir.

Gerçekten de Çanakkale gibi, Osmanlı’nın 1.Dünya Savaşında kazandığı önemli zaferlerden birisi olan Kût’ül-Amâre, Çanakkale’nin aksine savunma yaptığımız değil, kuşatmada bulunduğumuz bir savaştır. İngiltere tarafından bakıldığında ise 1781 Yorktown Kuşatmasından beri, kaybedilen en vahim mücadeledir.

 Kût’ül-Amâre Bayramı

Şanlı zaferin komutanı Halil Paşa tarafından 29 Nisan 1916 tarihinde Altıncı Ordu’ya günlük emir olarak yayınlanan metinde 29 Nisan günü “Kût Bayramı” olarak ilân edilmiştir.

“Orduma!” başlığıyla başlayan mesajda “Türkler’e şerefü şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın müşemmes semasında sühedamızın ruhları şadü handan pervaz” olduğu için orduyu tebrik eden ve “Bize iki yüz seneden beri tarihimizde okunmayan bir vakayı kaydettiren Cenab-ı Allah’a hamdü şükür eylerim. Allah’ın azametine bakınız ki, binbeşyüz senelik İngiliz Devleti’nin tarihine bu vakayı ilk defa yazdıran Türk süngüsü oldu. İki senedir devam eden Cihan harbi böyle parlak bir vaka daha göstermemiştir. İşte Türk sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci vakayı Çanakkale’de, ikinci vakayı burada görüyoruz.” Şeklinde zaferin ehemmiyetine değinen Halil Paşa sözlerinin sonunda,

– Bugüne KÛT BAYRAMI namını veriyorum. Ordumun her ferdi, her sene bu günü tesit ederken şehitlerimize yasinler, tebarekeler, fatihalar okusunlar. Sühedamız, hayatı ulviyatta, semevatta kızıl kanlarla uçuşurken, gazilerimiz de gelecekteki zaferlerimize gözcü olsunlar.” Diyerek 29 Nisan tarihini Türk ordusu için 1935’te yasayla kabul edilen 30 Ağustos zafer bayramından tam 19 yıl önce şehitlerimize yasinler, tebarekeler ve Fatihaların okunacağı, gazilerimizin gelecek nesillere mutlaka aktarması gereken Zafer bayramı olarak ilan etmiştir.

Bu ilanın ardından Özellikle askeri camiada her yıl kutlanan Kût Bayramı 1946 Şükrü Saraçoğlu başbakanlığındaki CHP hükümeti döneminde her ne kadar tartışma konusu yapılmışsa da 1952 yılına kadar kutlanmaya devam etmiştir.

Kût Bayramı olarak kutlanan Kûtu’l Amâre Zaferi üzerindeki İngiliz baskısı zaman geçtikçe şiddetlendi. Nitekim Türkiye’nin NATO’ya üye olması ile artan baskı sonuç vermeye başladı ve 1952 yılından itibaren Kût Bayramı kutlamaları Adnan Menderes yönetimindeki 20. hükümetin aldığı karar kapsamında yapılmamaya başlandı.

Kûtu’l Amâre’ye ilişkin bilgiler ne yazık ki bu tarihten sonra tarih kitaplarından çıkartılarak şehit ve gazi ecdadın emaneti bir kenara itilmiştir..

Kût’ül-Amâre’ye Dair Birkaç Tartışmalı Konu

Kût’ül-Amâre’nin Osmanlı Ordusunun İngilizlere karşı kazandığı mutlak bir zafer olduğu tartışmasızdır. Lakin Kût zaferine varana kadar giden yolda Osmanlı ordusunun büyük mücadeleleri olmuştur.

Osmanlı İmparatorluğu stratejik bir konuma sahip olan Irak bölgesinin elde tutulması için çok olumsuz şartlarda zor bir mücadele vermiştir. Çanakkale’de acı bir tokat yiyen İngilizler’in intikam hırsı bu mücadeleyi daha da zorlaştırmıştı. Yine de her İngiliz saldırısı kendileri açısından büyük bir faciayla sonuçlanıyordu.  Selman-ı Pak’a yapılan taarruz Osmanlı askeri tarafından püskürtülmüş 4567 İngiliz askeri öldürülmüştü. Kût bölgesine doğru sıkışan İngilizler, Irak cephesi sevk ve idaresini Hindistan hükümetinden alarak bizzat üstlendi ve kurtarma harekatı için General Aylmer’i görevlendirdiyse de büyük kayıplar vererek yeniden çekildiler. 1916 Şubat’ında da Fırat sahilinden hareket eden İngilizler Kurna ve Nasıriye arasında bir baskınla perişan olmuşlardı. Tabi en çetin mücadeleler Felahiye’de yaşanıyordu. İngilizler inatla defalarca saldırıyor; fakat Osmanlı askeri İngilizlere ağır zaiyat verdiriyordu. Sadece Felahiye’de 7000 kayıp veren İngilizler, Dicle’nin sağ ve sol cenahından yaptıkları saldırılarla da resmen yenilgi üzerine yenilgi alıyordu.

Görüldüğü üzere Kût zaferinin komutanı Enver Paşanın amcası Halil Paşa’nın Nisan 1916’da ordunun başına geçmesine kadarki döneme kadar İngilizler karşısında birçok bölgede zaferler elde edilmişti.

Şüphesiz bu zaferlerde Albay Nurettin Bey’den tutunuz da Ali İhsan paşaya, Alman Mareşal von der Goltz’dan tutunuz da adı anılmayan birçok komutanın büyük emeği geçmiştir.

Bunlardan Sakallı Nurettin Bey diye anılan Albay Nurettin Bey ile ilgili tartışmalar ise hala açıklığa kavuşturulmuş değildir.

Batının acı yenilgiyi tasvir ettiği karikatürlerinde resmedilen kişi olan Albay Nurettin ile Atatürk’ün arasının iyi olmadığını biliyoruz bilmesine ama Kût öncesi İngilizlere acı üzerine acı yaşatan Abay Nurettin’in hangi sebeple ve ne şekilde geri plana alındığı konusu tarihçiler tarafından açıklığa kavuşturulması gereken bir konudur.

Tarihi zaferimizle ilgili tam doğrulanmamış bir hususa daha değinmekte fayda var.

Bazı kaynaklarda Halil Paşa, yiyecekleri iyice tükenen İngiliz komutan Townshend’e teslim olmaları için bir mektup yazdı. Townshend bu teklifi reddederek Halil Paşa ile özel görüşmek istiyordu. Halil Paşa görüşmeyi kabul etti. Fakat General Townshend görüşmeye sürpriz bir isimle geldi. Generale eşlik eden kişi meşhur Lawrence’tı. Cephede kaybettiklerini anlayan İngilizler masada Osmanlının zaferine gölge düşürmek için Halil Paşa’ya önce 1.000.000 (bir milyon) sterlin rüşvet teklif ettiler. Halil Paşa bu rüşveti kesin bir dille reddetti. Rakamın az olduğunu düşünme gafletinde bulunan Lawrence ve Townshend rüşveti 2.000.000 (iki milyon) sterline çıkardı. Bu rakam o günkü Osmanlı bütçesinin tam dört katı idi. Elbette Halil (Kût) Paşa bu teklifi de reddetti. Bunun üzerine tüm umutlarını yitiren Townshend 29 Nisan 1916’da teslim oldu.

Kût zaferiyle ilgili tartışmalı diğer bir husus ise İran’ın etrafında dönen iki iddiadır. İlk iddiaya göre Kût zaferi sonrasında İngilizlerin yeniden toparlanıp bölgeyi işgal altına almasına yardımcı olan devlet İran olmuştur. İkinci iddia Osmanlı ordusunun Kût zaferini  İran’ın yardımına borçlu olduğu ile ilgilidir ki bu iddia özellikle son yıllarda ortaya yeni çıkartılmış olup İslam tarihinin hiçbir döneminde İslam orduları ile ortak fütuhata katılmamış İran’ın ters algı ile bu zaferi sahiplenmek üzere dezenformasyon yaptığı şeklinde yorumlanmaktadır

Nasıl ki Osmanlı ordusunun İngilizler üzerinde mutlak galibiyetiyle sonuçlanan Kût’ül-Amâre zaferi bir hakikat ise, hemen sonrasında İngilizlerin toparlanıp yeniden hâkimiyeti ele geçirdiği de bir hakikattir.

Albay Nurettin meselesi bir yana, İran’ın İngilizlere daha sonra yardımcı olduğu ve Halil Paşa ile Lawrence arasında kale teslimi öncesi bir görüşmenin gerçekleştiğine dair iddialar bazı tarihçilerde soru işaretleri oluşturmuştur ki, bunun açıklığa kavuşturulması da yine tarihçilerimizin işidir.

Hele ki, 1916’dan 1952’ye kadar bayram olarak kutlanan Kût zaferini, hükümete dahilde İngilizler namına baskı kurmak suretiyle bayram olmaktan çıkarılmasını sağlayan güç odaklarının kimlerden müteşekkil olduğu sorusu da cevabı bir an önce bulunması gereken sorulardan biridir.

Sebilurreşad Dergisi Nisan-2017

Sağlıcakla kalın.

@akgulahmet

kutulamare