20.Yüzyılın Din Alimi Rolünde Bir İngiliz Casusu: Lawrence-1

İslam Ümmeti İçerisine Sokulan Büyük Fitne

Ortadoğu, 100 yıl aradan sonra yine ve yeniden kaynıyor.

İslam coğrafyası, cihan harbi sırasında bir takım istihbarat oyunlarına ve sınır ayrıştırmalarına sahne olmuştu.

Bu ayrıştırma, zamanın İslam ümmeti ve payitaht İstanbul için acı bir trajedi gibi görünse de,  bunun mimarı olan İngilizler için, aslında 100 yıl sonra yapılması düşünülen bugünkü büyük hamlenin bir ön hazırlığı niteliğindeydi.

Bunun için en ehemmiyetli konu, İslam coğrafyasının her karışını vatanı olarak bilen ve Hilafet-i Osmaniye’nin selameti için dünyanın herhangi bir bölgesinde cihad etmekten kaçınmayan Araplara kavmiyetçi duygular aşılayarak kabile devletçikleri kurmak suretiyle onları Türklerden kopartmaktı.

Pek tabi ki, benzer duygulara sahip ve ümmet bilincinden dolayı daha sonra Lozan’da dahi ayrışmayı kabul etmeyen Kürtlerin yaşadığı coğrafyayı, yeni oluşturulacak 4 devlet arasında taksim ederek, zaman içerisinde Kürtleri müstakil devlet kurma arzusu ile tutuşturmak icap ediyordu.

Burası Ortadoğu kazanı.. Kazan için etnik, dini, mezhepsel bolca malzeme bulunduğu gibi, kavmiyetçilik yakıtı da ziyadesiyle mevcut..

Lakin kaynatma işi, yakıtı en verimli şekilde kullanırken elini yakmayacak bir ustaya bağlı.

Bu kutsal görevi üstlenen devlet, şimdilerde dahi küresel şeytani aklın üs merkezi görevini en iyi şekilde sürdüren İngiltere..

Büyük bir ideal üzerine özel yetiştirilmiş istihbaratçıların kullanılacağı bu senaryonun taşeronluğu içinse, dini duygulardan yoksun ve tamahı peşine koşan bir takım Arap kabile reisleri ve Kürt aşiret reisleri hazırlanacaktı..

İngilizlerce Efsaneleştirilen Ajan: Lawrence

Ve başrolde zeki ve kurnaz bir istihbaratçı..

Britanyalı arkeolog, asker ve diplomat; Thomas Edward Lawrence (15 Ağustos 1888 – 19 Mayıs 1935)

Thomas Edward Lawrence, 1916-1918 yılları arasında Arap Ayaklanması ve Sina ile Filistin Cephesi gibi olaylarda Osmanlı İmparatorluğu hâkimiyetine karşı başarıyla yerine getirdiği rol ile ün kazandı.

Buradaki rolü nedeniyle Arabistanlı Lawrence olarak tanınmış olup Britanya Seçkin Hizmet Rütbesi ve İngiliz Yüksek Şövalye Nişanı sahibidir.

Her ne kadar bölgede cirit atan birçok ajan adı geçiyorsa da, Ortadoğu’da şu ana kadar dökülen kanın, dün ve bugün yaşanan ihanetlerin ve Türk–Arap çatışmasının baş mimarı olarak anılmaktadır.

1888’de İngiltere’nin Galler bölgesinde Evlilik dışı bir ilişkiden doğan İngiliz ajanı Lawrence’in babası bilinmediği gibi herhangi bir kardeşi de yoktur.

Eğitimde cezalandırmanın önemine inanan sert ve kaprisli bir annenin çocuğu olan Lawrence, gayrimeşru çocuk olduğunu bilen insanların aşağılamasına maruz kalıyor ve bu yüzden kendini işe yaramaz, değersiz biri olarak görüyordu.

İçine düştüğü bu psikoloji, onu zamanla herkesten nefret etmeye, iç dünyasına kapanmaya ve içine kapandıkça da insanlara karşı intikam hislerinden oluşan planları özel dünyasında tasarlayan bir haleti ruhiyeye sokmuştu.

Bir başka ifadeyle, kafasında kırk tilkiyi, kuyrukları bir birine dolanmadan gezdirebilecek bir haleti ruhiye..

Hıristiyanlığın koyu bir tarikatına ait Cizvilter’de kolej eğitimi alan Lawrence, hem Hıristiyanlık, hem de İngiliz siyasetinin bir gereği olarak ”Yayılma ve Propaganda” dersleri aldı ve 1909 yılında Oxford Üniversitesini bitirdi.

Arabistanlı Lawrence

Ardından, İngilizlerin Ortadoğu’ya yayılma siyaseti istikametinde 1910-14 yılları arasında Sina, Gazze, Akabe ve Fırat Nehri kıyısında arkeolojik kazılar adı altında petrol etüdü ile birlikte siyasî ve etnolojik bilgiler toplandı.

Öyle ki, 1.Dünya Savaşı başlamadan evvel Osmanlı topraklarının haritasını etnik yapı tespiti dâhil ayrıntılı bir şekilde çıkarmıştı.

İngiliz hükümeti, Fırat bölgesi, Suriye, Filistin ve Mısır’ı gezip Arapçanın her türlü lehçesini konuşmayı beceren, Müslüman adet ve göreneklerini iyice öğrenen Lawrence’i 1.Dünya Savaşında kendisi gibi usta bir istihbaratçıya büyük işler düşeceği gerekçesiyle Mısır’a atadı.

Oradan Ortadoğu’ya geçen Lawrence, dolaştığı bölgelerde nabza göre şerbet sunmayı iyi başarıyordu. Bazen bir seyyah, bazen bir arkeolog veya biyolog,  bazen koyu bir İslâm âlimi, bazen kendisini Arap Davasına adamış bir gönüllü, bazen de Araplık aşkıyla tutuşan kavmiyetçi bir Arap Şeyhi şeklinde Araplarla iç içe yaşadı.

Ne kadar doğru bilinmez ama Lawrence’in, hem Müslüman Araplara, hem de İslam coğrafyasının hamisi Osmanlıya büyük bir ihanette bulunan isyancı Mekke Şerifi Hüseyin sayesinde Kâbe imamlığı yaptığından dahi bahsedilir

Arapların geleneksel yaşantısını çok iyi taklit eden ve Arapçanın her türlü lehçesini kusursuz konuşan Lawrence, Osmanlı Devleti ve askerlerine dair önceden elde ettiği istihbarı bilgileri İngiliz ordusuna düzenli bir şekilde aktarıyordu.

Asıl hedefi Arapları küçük ve güçsüz Arap emirlikleri kurdurmak suretiyle birbirine düşürmek, 1.Dünya Savaşına giren Osmanlı’yı parçalamak, Osmanlı’nın ve İslâm hilafetinin gücünü azaltarak İngilizlerin hâkimiyetine sokmak olan Lawrence, daha sonra yazdığı hatıratında, “Osmanlı İmparatorluğu’nu Ortadoğu’da parçalama başarısını, yöredeki etnik mozaiği birbirine karşı kullanarak elde ettim.” şeklinde dile getirmiştir.

Nitekim bu amacı gerçekleştirmek için bir taraftan ajanlar yetiştirirken, diğer taraftan da, Arapların ileri gelenleriyle çok sıcak dostluklar kurarak Osmanlı’dan kurtulma zamanının geldiği tezini sürekli işlemeye başlamıştı.

Sebilurreşad Mayıs-2017

Gelecek bölümde Lawrence’in tüm Arapları kandırıp kandıramadığı ve Lawrence ile Türkler ve Atatürk arasında sıcak temas sağlanıp sağlanmadı konularına değineceğiz

Sağlıcakla kalın

@akgulahmet

18447684_1019791918165690_5615714576058796179_n