Çarpıtılan Güneydoğu Sonuçları ve Süleyman Soylu Faktörü

Uzun zamandır çeşitli sebeplerle güncel yazı yazmadığım için yazıyı uzun tutma hakkımı kullanayım.

Referandum sürecinde ucu görünen köye dostane kılavuz olmanın motive bozucu olacağını hesap etmiş, yazmak yerine, tarafı olduğumuz bir seçimin selameti için foto ve yemek sofralarından uzak bir şekilde saha ve medya çalışmasını tercih etmiştik.

Bunu ne için yaptığımızı yakın dostlarımız çok iyi bilirler.

Bazı illerde siyasi ahlak öyle bir hal almış ki, dava uğruna kendinizi ne kadar paralasanız dahi gösteriş ve gıpta damarı ile hareket eden ehliyetten yoksun birilerinin türlü çirkinlikle sizlere karşı pozisyon aldıklarını ve günden güne var olan değerinizi kaybettiğinizi görür ve uzak durusunuz. Bu, ülkesi ve bölgesi için dertlenen birçok insan için sadece basit bir sebeptir deyip asıl konumuza dönelim.

Referandum notları diye başladığım yazı serisini, Güneydoğudaki sonuçlar ile olası ilk seçimde bizleri bekleyen tehlikeden kısmen bahsederek sonlandıralım

16 Nisan referandum sonuçları Güneydoğu açısından Evet cephesi lehinde artmış mıdır? Artmıştır.

Güneydoğu’dan gelen destek, Evet oylarının kazanmasına ciddi etki etmiş ve Sayın Cumhurbaşkanımızı memnun etmiş midir? Etmiştir.

Lakin sonuçtan kendilerine ziyadesi ile paye çıkartan ve hatta daha ileri giderek süreci Kürt sol siyasetinin tam da arzuladığı seviyeye sürükleyen bazı siyasilerin samimiyeti ile ilgili şüpheler oy veren tabanda rahatsızlık boyutuna ulaşmıştır

Zaman olur ki her şeyi yazamazsınız. Uzun yıllar gözlemler ve bir şeylerin İslami bir hassasiyetle ele alınması için sabırla beklersiniz.

Ama artık işin cılkı çıkmaya başlamışsa, insanların rahatsızlığı bir sonraki safha için tehlikeli sayılabilecek bir hale gelmişse, yanlış anlaşılırım demez sessiz çoğunluk adına haykırmak zorunda kalırsınız.

Şu bir hakikat ki, güneydoğu, hiçbir dönemde, bu referandum kadar seçim güvenlik tedbirleri alınmış bir seçim süreci yaşamadı.

Devlet,  şefkat ve kudretini hiçbir dönemde göstermediği kadar bu dönemde gösterdi.

Aynı zamanda Mardin milletvekili olan eski içişleri bakanı Sayın Muammer Güler’in yoğun Mardin ziyaretleri dışında hiçbir dönemde bir içişleri bakanı seçimin selameti için Güneydoğuya bu kadar gidip gelmedi.

Oysa devletin hem kudret hem de şefkat yüzünü olabildiğince gösteren Dahiliye Nazırımız Süleyman Soylu, Karadeniz’deki seçim bölgesini bile çoğu zaman ihmal edip Güneydoğu’nun gidilmez ve girilmez denen ilçelerine gitti ve açık alanlarda tabiri caizse paşa gibi mitingler dahi yaptı.

Hem seçim güvenliğini sonuna kadar sağlayan, hem de gittiği yerlere  Cumhurbaşkanımız Recep Tayip Erdoğan’ın selamı ile giden Sayın Soylu için şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, bütün desteğini sayın Erdoğan markasına veren Güneydoğu seçmeni, Sayın Soylu’yu da benimsemiş ve bağrına basmıştır.

Bölgeyi ilgilendiren yeni anayasa ve demokratikleşme konusunda kadim bir niyete sahip Soylu, hitap ettiği seçmen tarafından cehren sevilmekle beraber bölgede asayişi sağlamaktan ötürü kalan kesim tarafından da sırren takdir edilmektedir.

Demem o ki, uzun yıllar PKK ve devlet baskısı altında seçim süreci yaşayan Güneydoğu, ilk defa herkesin demokratik ve baskıdan uzak bir şekilde ikna ve propaganda çalışmasını yapabileceği bir ortam buldu.

Hiç kimse, PKK ve derin devlet baskısının tamamen ortadan kaldırıldığı böylesi uygun bir ortamdan sonra kalkıp 7 Haziran veya 1 Kasım seçim sonuçları ile bugün alınan sonucu karşılaştırmaya kalkmasın.

Hele de bu sonuçları, bir etnik kökene yaslayıp emelleri doğrultusunda pazara asla çıkartmasın.

Hele Müslüman kimliğine sahibim diye piyasada dolanıyorsa, mahallenin dışından sırf PKK ile pazarlığa oturma şartları oluşsun diye Kürt oyları şeklinde pazarlanan bu oyuna sakın ama sakın kavmiyet egosuna yenilip aynı nakarattan çalıp durmasın.

Zira çalmaya devam ettikçe uhuvvet zedeleniyor.

Mahallenin dışındaki bozuk nakarata uydukça, kral çıplak sesleri daha fazla duyuluyor.

Bunu birde İslamcı kimliğiyle yapmaya kalkar ve genel merkezi bu şekilde aldatmaya devam ederse ki, adama sorarlar;

Şanlıurfa’nın Akçakale’sinden Muş’un Hasköy’üne, Batman’ın Sason’undan Mardin’in Midyat’ına hangi oylar sizin tanımınıza uyuyor yahu?

Bingöl, Gaziantep, Elâzığ, Malatya ve Diyarbakır’ın kendine has mozaiğinden kaynaklı verilmiş sabit oyların hangisi sizin o art niyetli amacınıza hizmet etsin diye verildi?

Şırnak ve Hakkâri’de bölgedeki örgüt statükosuna bir baş kaldırış şeklinde verilmiş bu oylar sizin bu niyetinizi ortaya koymanız ve hoyratça bunu harcamanız için mi verildi?

Yazık..!

Eğer İslam isek, Müslüman isek verilen oyları bu şekilde istismar etmek yazık..

Bu referandumun diğer seçimlerden farkı, Cumhurbaşkanımızın kararlılığı sayesinde Sayın Soylu’nun sağladığı seçim güvenliğidir.

Bu güvenliği titizlikle sağlayan ve yerinden hizmeti aksatmayan kayyum belediye başkanı Valilerimizdir.

Bütün bu ahval ve şeraite rağmen bölgeden Evet lehine kuvvetli bir destek filan çıkmış değildir.

Eğri oturup doğru konuşmak lazım.

AK Parti öncesinde sağ merkez veya İslami tarafı olan partilere oy veren taban ile 7 Haziran ve kısmen de olsa 1 Kasımda da baskıdan dolayı kullanamadığı oyu bu referandumda kullanan taban aynı tabandır.

Baskının ortadan kalkması sonucu oyunu daha rahat kullanmıştır o kadar.

Bunların dışında AK Parti öncesi sağ kesimde iken HDP’ye kaymış Kürt oylarından geri dönenlerin sayısı parmakla sayılacak kadar azdır.

Marifet, hazır güvenlikte sağlanmış ya, dostlar alışverişte görsün tarzında AK Parti tabanına git gel ziyaretleri yapmakta değildir

Marifet, yılların ve şartların kaybettirdiği bu oyları getirmekteydi.

Marifet, zamanında bir takım sebeplerle Kürt sol siyasetini temsilen HDP tabanına kayan yedi ceddi Müslüman Kürt halkına bunca güvenlik önleminden sonra ulaşabilmek, gidişatı ve batının şeytani oyununu anlatılabilmek ve hem gönülleri hem destekleri yeniden kazanmaktı.

Şu söyleyeceğimi hem bölge teşkilatları, hem de genel merkez iyi anlamalı ki, algı ile hamur tutmuyor. Tutmadığı gibi eldeki hamurdan da olduruyor.

Güneydoğudan ne için ve kimlerden geldiği belli oyları Kürt oyları diye masa başından algı yapmak suretiyle pazarlamanın yakın zamanda uzaklaşmış diğer potansiyeli getirmeye yaramadığı gibi, eldeki çekirdek  oy sahiplerini de uzaklaştırmaya başlayacağını anlamalılar.

Bu işin algı ile değil, sahaya cesurca dalmakla yapılacağını anlamalılar.

Ben oyları getirmeye talibim deyip emaneti devralan ama dönüp dolaşıp hazır potansiyeli pazarlamakla artık bu işin olmayacağını bilmeliler.

Göz yumma süreci devam ettikçe çözüm sürecinde samimi girişime karşı en büyük aldatmacayı yapanlar bu söylemi de devam ettirirler.

Bu oylar kimindi söylemi devam ettikçe liboş takımı ile sol siyaset pazarlık masası için avuçlarını daha fazla ovuşturmaya başlar ki oy verenler kendi elleriyle bu duruma düştüklerinden oldukça hayıflanırlar.

Artık kabul etmeliyiz ki, iki partili sisteme doğru gidiyoruz.

Sağ sağa, sol ise sola yaslanacak ve taşlar yerine oturacaktır.

Bu süreci elindeki paket oylarla oyalanarak geçirecek siyaset kaybeder.

Size ilginç gelebilir ama oy verenlerin çoğu sağda MHP ile şekillenmiş ittifakı benimsemiş ve buna göre oyunu vermiştir

Öyle iddia edildiği gibi bu ittifak Güneydoğudan beklenen doğal sonuçları olumsuz etkilemiş falan değildir.

Ama kesin olan şu ki, bu referandumda oy verenlerin ağırlığı 15 Temmuz’da vatanı ve bayrağı için gözünü kırpmadan sokağa dökülenler ve demokrasi nöbetlerinin en sağlam müdavimleriydi.

Güneydoğudaki Evet oyunun sahipleri, mütedeyyin kimliğinden dolayı bu çatıdan başka çatı altına girmeyen Araplar başta olmak üzere mütedeyyin Kürtler, Zazalar ve Türkmenlerdir.

Bu samimi çatıyı Evet oyları üzerinden yanıltma başarı hikâyeleri sunarak istismar edenler, Sayın Erdoğan’ın hatırına her zaman verilen oyların kaçması için hazırlanmış bir stratejiye alet olmaktadırlar.

Kürt sol siyasetinin dilini yeşile boyayarak kullanmak suretiyle hükümeti yanıltan İslamcı görünümlü kavmiyetçi gruplar Güneydoğunun bir sonraki seçimini ciddi manada tehlikeye atmak isteyenlerin değirmenine su taşımaktadırlar.

Yazımızı iki önemli hususu belirterek yazımı sonlandıralım.

Elbette güneydoğu referandumunda gecesini gündüzüne katan bir birinden değerli milletvekilleri ve teşkilat mensupları vardı.

Herhangi bir çıkar gözetmeksizin tüm samimiyetle çalışan, malı ve bedeniyle desteğini sunanları buradan selamlıyoruz

Lakin bölgemiz, içimizdeki münafıklar eliyle batıya ihale edilmeyecek kadar değerli bir bölgedir.

Yakın gelecekte daha net ve sert olmamasını dilediğim yazımı da bu minvalde açık açık yazmak zorunda kaldım ve muhatapları da sadece siyaset değil, bu minvaldeki siyasetin etrafında çöreklenen ve onların beslediği sayıca az ama etkin sivil toplum tanrılarıdır.

AK Parti hükümetinin yeni bir seçim sürecine girilmeden, Güneydoğudaki siyasi ve sivil toplum partnerlerini bir an önce gözden geçirme zamanı gelmiştir.

İkinci bir husus, ufuktaki Cumhurbaşkanlığı seçiminde sağ cenahtan bir aday çıkar mı? Çıkabilir.

Az önce ifade etmiştik. Koalisyonlu seçimlerle de olsa iki partili sisteme doğru hızla gidiyoruz.

Bu millet CHP-HDP koalisyonuna bir ömür yetki vermez.

Kendileri sol cenahtan öz adaylarını da çıkartsa vermez, sağdan aday çıkartsalar da vermez.

Bunun gayet farkındalar.

Bu durumda sağdan (haliyle Erdoğan cephesinden) ne kadar oy alırsa kardır dedirtecek birini adayları değilmişçesine bal gibi destekler.

Bu aday kim polemiğine girmeyeceğiz ama bunun İngiliz İran sempatizanı olması ve bölgedeki İslamcı kamuflajındaki kavmiyetçileri de beraberinde taşıması kuvvetle muhtemeldir.

O zamana kadar tabanı da beraberinde taşıması istenmiyorsa ki bu durumda en makul yol, referandum başarı pazarlamalarına bakmaksızın bu nitelikteki teşkilatların bir an önce elden geçirilmesi ve toplumda oluşan tahribatın restoresine geniş zaman bırakılmasıdır.

Evet, hem ülkemiz hem AK Parti tehlikeli yoğun bakım süreçleri yaşadı.

Fakat unutulmamalı ki, yoğun bakımdayız diye geçirilen zamandan bu yana vücudun çeşitli yerlerinde kangrenler almış başını gidiyor.

Komalık durumları Anadolu’nun yerli ve milli evladıyla atlatan Türkiye, sağında solunda gittikçe derinleşen kendinden kangrenlere erkence çare bulmazsa daha tehlikeli durumlar nüksedebilir.

Sağlıcakla kalın.

@akgulahmet

suleymansoylu