Tırtılın İçinde Sinsice Büyütülen Larva: Marshall Planı -2

 

Marshall Planına Türkiye’nin yaklaşımı

Bir önceki yazımızda Marshall Planının tarihi özetini yapmıştık

Her ne kadar Türkiye, 16’lar konferansında bulunup Marshall Planına dâhil edilmişse de, başlangıçta ABD tarafından yapılması düşünülen bu yardımların dışında tutulmuştu. Yani planın tam ortasında olmasına rağmen toplantıyı düzenleyen 16 ülkeye yapılacak 6 milyar dolarlık yardımdan nasiplenecekler arasında değildi.

Daha sonra yapılan sıkı görüşmelerin ardından Türkiye’nin Avrupa Kalkınmasındaki rolü ve yapılacak yardımın şekli belirlendi.

Toplantıya katılan Türkiye, 615 Milyon dolar yardım talep etmesine rağmen Marshall Planının savaştan harabeye dönmüş Avrupa’nın kalkınması için hazırlandığı gerekçesiyle Türkiye’nin yardım talebi geri çevrildi ve tarım ile madencilik sektörü aletleri, elektrik malzemeleri, nakliye kamyonları, petrol ürünleri ve kereste yardımı içeren 59 Milyon dolarlık bir yardım yapılması kararlaştırıldı.

Marshall Planında ayrıca, ABD tarafından konunun muhatabı ülkelere yapılacak yardımlar doğrudan, dolaylı ve teknik yardımlar şeklinde üçe ayrılmıştı.

Yardım yapılacak ülkeler için hazırlanan kapsamlı raporların ardından, yardımın şekli belirlenmekteydi.

Türkiye hakkında yapılan araştırma neticesinde, ulaşım, savunma, tarımdan sanayiye kademeli geçiş, hayvancılık, sulama, özel sektör, emek hareketleri, gündelik yaşam gibi alanlarda yardım yapılması öngörüldü.

Bu yardımlarda dikkat çeken bir unsur; Avrupa için üretim ve sanayi devrimi öngörürken, Türkiye için tüketim ve dışa bağımlılığı sağlayan kalemler ön plana alınmıştı.

Marshall Yardımları çerçevesinde 1948-1951 yılları arasında ABD’den Türkiye’ye 62 milyon dolar hibe, 72 milyon dolar kredi almıştır. Kredi anlaşmaya göre borç ödemesi 1952 de başlamak şartıyla 1952-56 yılları arasında sadece faiz tutarları ödenecek ve o tarihten sonra da 35 sene süre ile %2.5 faiz hesabı üzerinden ana para ve faiz bir arada ve eşit taksitlerle ödenerek borç kapatılacaktı.

Marshall Planıyla İlgili Türkiye’deki Tartışmalar

Şüphesiz bu ülkenin kaderine yön veren kritik birçok kararda olduğu gibi Marshall Planına dâhil olma kararı da hararetli tartışmalara sebep olmuştu.

Bu tartışmalara girmeden önce, yazı başlığımızda ifade ettiğimiz üzere, Türkiye’deki ABD hâkimiyetinin miladı sanılanın aksine Menderes dönemi ile değil, İnönü dönemi ile başlamıştır.

Zira ABD’nin Türkiye’yi Marshall Planı’na dâhil etme kararının hemen ardından 4 Temmuz 1948 tarihinde söz konusu yardımdan yararlanabilmek için başvuran Türkiye’de Başbakanlık görevini ise Hasan Saka, Cumhurbaşkanlığı görevini İsmet İnönü yürütmekteydi.

Her ne kadar Menderes döneminde daha ileri düzeyde adımlar atılmışsa da, Tırtılın içinde sinsice büyüyen Amerikan kapitalizmin larvası sol kesimin iktidarında konulmuştu.

İnönü döneminde kabul edilen Marshall Planının getirdiği olumsuz etkiler ise 1960’lara doğru görülmeye başlamış ve neden sonuç ilişkisi içinde İMF ile hesabın kapatıldığı günümüze kadar etkileri devam etmiştir.

Marshall Planına dâhil olmama yönünde irade belirten ve buna muhalif duran gruplar çeşitlilik arz etse de daha çok, Sovyet Rusya komünizminin etkisi altında hareket eden gruplar ile tamamen yerli ve milli düşünceyle hareket eden insanlar ön plana çıkıyordu.

Türkiye’nin konumu itibariyle doğu bloku ülkelerini karşısına almasının anlamsız olduğunu savunanlar olduğu gibi, İki kutba doğru sürüklenen bir dünyada taraf olmanın gereksizliği yönünde görüş belirtenler vardı.

Özellikle yerli ve milli düşünceyle hareket eden gruplar, üretime dayanmayan bu yardımların gelecekteki ideolojik tesirleri bir yana, ülkeyi ekonomik açıdan kısa sürede dışa bağımlı yapacak bir sömürge sistemine dâhil edeceğini ileri sürdüler ki, bu gün gelişmekte olan ülkelerin hem üretime dayalı hammaddede dışarıya mutlak bağımlı hale gelmesi, hem de bağımsız üretim yapamaması, bu görüşü zamanında hararetle savunanların ne kadar ileri görüşlü ve tutarlı düşündüklerini ortaya koymaktadır.

Gelecek yazımızda Marshall Planının Türkiye üzerindeki sömürü etkisi ile Truman Doktrini ve Rockefeller’e değinmeye çalışalım

Sağlıcakla kalın

@akgulahmet