Tırtılın İçinde Sinsice Büyütülen Larva: Marshall Planı -1

Kısaca Marshall Planı

6 yıl süren II. Dünya Savaşı tüm dünyada ağır tahribatlar meydana getirmiş, birçok ülkenin ekonomik kaynağını tüketme noktasına getirmiştir.

Bu tükenişten nasibini en fazla alan bölgelerden birisi, yaşlı kıta Avrupa olmuştur.

Savaş sonrası açlık tehlikesine varacak şekilde büyük yıkım yaşayan Avrupa, ekonomisini yeniden diriltecek kaynaklar bulmakta zorlanıyordu

Sermaye ve işgücü kaynaklarını iyiden iyiye kaybeden Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya gibi ülkeleri bekleyen bir başka tehlike vardı.

Krizi fırsata çevirmek isteyen Sovyet Rusya, Batı Avrupa başta olmak üzere Türkiye ve Yunanistan’a komünist rejimi ithal etmek suretiyle bu ülkeleri gelecekte sosyo-ekonomik kontrol altında tutma planları yapmaya başlamıştı.

Sovyet Rusya’nın bu emellerinden kurtulabilmesinin olmazsa olmaz şartının, ayakları üstünde duran bir ekonomi ve manevi yönden güçlenme olduğunun farkında olan Avrupa için o günün şartlarında bunu sağlayabilecek imkân yoktu.

Böylesi bir ortamda stratejik bir hamle yapan ABD, 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe giren ABD kaynaklı bir ekonomik yardım paketini ilan etti.

  1. Dünya savaşına sonradan katılmasına rağmen savaşın önemli aktörlerinden birisi olan ABD’nin bu yıkıcı savaşı kendi topraklarından uzak tutması, onu ekonomik açıdan dünya liderliğine taşımıştı.

Sovyet Rusya’nın yaşanan krizi fırsata çevirmeye yönelik Avrupa üzerindeki yayılmacı politikasından endişe eden ABD,  Sovyet Rusya’sının baskı ve tehditlerini bertaraf etmenin öncelikli yolunun, bu ülkelerin ekonomik ve siyasal bağımsızlığını elde etmesinden geçtiğini iyi hesaplamıştı.

Güçlü bir ekonomiye sahip olan ABD’nin bu çabası, şüphesiz sadece karşısına ikinci güç olarak dikilen Sovyet Rusya tehdidini bertaraf etmek değil, Sovyet Rusya’nın bir bakıma Avrupa’da kurmaya çalıştığı sosyo-ekonomik sömürü sistemi ve yayılmacı politikasını ülkesi lehine çevirmekten başka bir şey değildi.

Her ne kadar ABD, 1945-46 yılları arasında Batı Avrupa’ya 15 milyar doları bulan ekonomik yardım yapmışsa da, bütçe açığının kapanması ve ithalat için harcanan bu yardımın üretime dayalı ekonomiye bir katkısı olmamıştı.

Bunun üzerine, ABD Dışişleri Bakanı George Marshall, daha sonra kendi adıyla anılacak olan Avrupa’ya yardım planının ilk işaretlerini 5 Haziran 1947’de Harvard Üniversitesi’nde verdiği bir konferansta ilan etti.

Avrupa ülkelerinin ekonomik kalkınmasını planlamak üzere bir araya gelmelerini isteyen Marshall, ortak bir plan hazırlanması durumunda ABD’nin bu plana desteğini esirgemeyeceğini ifade etti.

Marshall Planı adını alan bu teklifi değerlendirmek üzere 27 Haziran 1947’de Paris’te yapılan toplantıya, etki alanındaki ülkeler davet edildiği gerekçesi ile katılan Sovyet Rusya’sı, zararına geliştiğini fark ettiği bu toplantıyı sabote ederek 2 Temmuz tarihinde çekildi.

Bunun üzerine 12 Temmuzda 16’lar Konferansı adı verilen bir toplantı ile yeniden bir araya gelen İngiltere, Fransa, Belçika, İtalya, Portekiz, İrlanda, Yunanistan, Türkiye, Hollanda, Lüksenmburg, İsviçre, İzlanda, Avusturya, Norveç, Danimarka ve İsveç, Avrupa Ekonomik Kalkınma Programı hazırlayarak ABD’ye sundu.

Sunulan bu planın ardından 3 Nisan 1948de Başkan Truman tarafından imzalanan Dış Yardım Kanununu çıkaran ABD, kanunun yayınlandığı ilk yılda toplantıyı düzenleyen 16 ülkeye tam 6 milyar dolarlık bir ekonomik yardım yaparak, bu yardımların ilerleyen yıllarda devam edeceğini ilan eti.

Öncelikli amacı kapitalist sistemin ADB çıkarları doğrultasında Avrupa’da şekillenmesi olan Marshall planı çerçevesinde daha sonrasında Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilatı, Avrupa Serbest Ticaret Bölgesi, Avrupa Tediye Birliği ve Karşılıklı Yardım ve İşbirliği Teşkilatı gibi kapitali kontrol altında tutmak amaçlı bir takım kurumlar oluşturuldu.

Gelecek yazımızda Marshall planına Türkiye’nin yaklaşımı ve bu planla ilgili Türkiye’de yaşanan tartışmalara değinelim

Sağlıcakla kalın

@akgulahmet