20.Yüzyılın Din Alimi Rolünde Bir İngiliz Casusu: Lawrence-3

Lawrence’in Akla Yatmayan Ölüm Hadisesi

İngilizlerin, küçükken yaşadığı depresyon ile kin ve intikam hislerini Türklere ve İslam coğrafyasına çok iyi kanalize etmeyi başardığı Lawrence, emekli olduktan sonra çevresinde beklediği ilgiyi göremedi.

Yeniden çocukluğundaki yalnız ve itilmiş günlerine döndüğü söylenen Lawrence, Ortadoğu’ya tekrar gitme planları yaptığı sırada 1935’te bir motosikletin çarpmasıyla öldü.

Lawrence’in motosiklet kazası gibi basit ölümü üzerindeki sır perdesi ise, bugüne kadar hiç aydınlatılamadı.

Ortadoğu’yu birbirine katan, savaşlar çıkartan, Osmanlıyı ayrıştırmayı başaran, toplu katliamlara imza atan, devletçikler kurmayı başaran bir ajan gerçekten basit sayılacak bir kaza sonucu ölmüş olabilir miydi?

Ya da, Lawrence gerçekten ölmüşüydü?

Ortadoğu’daki görevini tamamlayıp ülkesine döndüğü yıllarda bedenen ve zihnen hala dinç duran ve 47 yaş gibi tecrübenin zirve yaptığı bir dönemde emekliye ayılma ihtimali var mıydı?

Eğer gerçekten öldürülmüşse ki;

Yaptığı ihanetin hesabını sormak isteyen bir Müslüman tarafından mı öldürüldü?

Veya uzun bir süre kendisini takip eden Kuşcubaşı Eşrefin başında bulunduğu Teşkilatı mahsusa tarafından mı öldürüldü?

Lawrence’in ülkesine döndüğünde yeterince ilgi göremeyip yalnızlığa itildiği için son zamanlarında Ortadoğu’ya gitme iradesi gösterdiğinden bahsetmiştik.

Bu durumda, İngiliz prestijini sarsmayı düşündüğüne dair bir kanaat oluşmuş ve İngiliz servisi tarafından hal edilmiş dahi olabilir

Veya İslam coğrafyasında kurulan devletlerle yeniden yapılan küresel dizayna dair çok bilgiye sahip olan Lawrence’in hatıratını yazma sevdası, o toplumlardaki toplumsal hafızayı gelecek yüzyıla kin duygularıyla zinde tutmaya sebep olabilir gerekçesi ile yeni kitaplar yazmasına mani olmak için İngiliz istihbaratınca hal edilmiş olabilir.

Gerçekten öldürüldüğü varsayımı üzerinden gidersek, kanaatimizce en makul ihtimal en sonda bahsettiğimiz ihtimaldir.

Lakin bunca istihbari beceriye sahip ve öldürme yöntemlerinde usta gibi görünen İngilizler için izahı zor bir motosiklet kazası akla pek yatmıyor.

Hele de Habeş bölgesinde daha sonra görüldüğüne dair rivayetleri dikkate alırsak, yukarıda bahsettiğimiz gibi, bedenen ve zihnen hala dinç, 47 yaş gibi tecrübenin zirve yaptığı bir yaşta, belki de başka bir bölgeye gönderilmiş olabilir.

Ama ister ölsün, ister öldürülsün, ister öldürülmüş süsü verilsin. Motosiklet kazası oldukça basit bir sebep olarak tarihe geçmiştir..

Lawrence mi Çok Akıllı, Yoksa Müslümanlar mı Çok Şaşkın?

Bu durumda akla şu gelmez mi?

İngiltere’yi merkez üs olarak kullanan Küresel Şeytani Akıl, hakikatte çok basit ve yalın bir akıldır da, İslam coğrafyası mı o dönemde oldukça şaşkındı?

Bugün İslam coğrafyasında her bir ülkeye ayrı zaman diliminde benzer basitlikte satranç hamlelerinin uygulanmaya devam edildiğini izlediğimizde, işin aslında senaryo yazıcının çok zeki olmadığı, ama Kur’an gibi hayati bir hafıza kartını sökmüş İslam coğrafyasının bilgisaymaz bir şaşkınlık içerisine düştüğünü göstermektedir.

Kaldı ki, Osmanlı’yı tek başına yıkan şeklinde efsaneleştirilerek bize okutulan Lawrence, tek başına bu işleri evirip çevirmediği gibi, babası meçhul gayrimeşru bir ilişkiden doğma, pervasız, zıt kişiliklere bürünen dissisiyotif hastalıklı, tarihi eser hırsızı ve homoseksüel bir kişiliği olduğu dikkate alınmalıdır.

Yani Asrın Modern Lawrence’leri ve Casusluk Yöntemleri

Yeri gelmişken İslam coğrafyasının bu asırdaki modern Lawrence’lerine değinmekte fayda var.

Küresel şeytani akıl, yeni asırda istihbarat yöntemlerinde bir dizi değişikliğe giderek hem istihbarat maliyetlerini hem de riskleri oldukça düşürmüştür.

Eskisi gibi özel yetiştirilmiş elemanlarını sahaya eylemci olarak sürmemekte, bunun yerine yerinden satın almalarla faaliyetlerini yürütmektedir.

Söz gelimi, beceri sahibi entelektüel bir isme anasının sütü gibi hak bir ücretle özel bir makale veya saha verilerini barındıran bir çalışma yaptırmak adetten olmuştur.

Veya bir camianın içine sızarak, o camianın imamı, şeyhi, hocası başta olmak üzere bütün elemanlarını istihbari faaliyetlerinde bir figüran olarak kullanabilmektedir.

Veya ekonomik, siyasi sosyal sahada çalışmalar yapan bir cemiyet veya düşünce kuruluşunu bizzat finanse ederek hem bilgi almak, hem aldığı bilgiyi labaratuvarında işledikten sonra aynı kuruluş aracılığıyla algı oluşturmak amacıyla kullanabilmektedir.

Veyahut başta Londra ve ABD olmak üzere bazı ülkelerin saygın bir üniversitesinde doktora yapmış olmanın gururunu yaşayan bir genç, ruhu duymadan istihbarat elemanı olarak kullanılabilmektedir.

Nasıl mı?

Birçok batı ülkesinin istihbaratı ile akademisi tam bir işbirliği içindedir. Böyle heyecanlı bir Türk doktora öğrencisine tez konusu olarak kendi ülkesinde halk veya sivil toplum kuruluşlarıyla araştırma gerektiren bir konu verildiğinde, bu öğrenci seve seve kabul etmekte ve görevini en iyi şekilde yerine getirmek için çalmadık kapı, konuşmadık aktör bırakmamaktadır.

Üstelik bir İstihbarat teşkilatı için hem maliyetli hem de riskli sayılabilecek ses kayıtlı saha araştırmasının sadece sonuç kısmı tez raporuna işlenmekte olup, ham saha verileri (güya dürüst bir çalışma yapıp yapmadığının denetlenmesi amacıyla) üniversiteler tarafından istenmekte ve oradan da istihbarat servislerine ulaşmaktadır.

Sadece bu mu? Elbette değil

Türkiye’mizin birçok yerinde olduğu gibi özellikle güneydoğusunda insani yardım, insan hakları, kadın hakları veyahut demokrasi ve özgürlükler adı altında sivil toplum faaliyetleri ve daha önce akademik yöntemle yapılmış istihbari faaliyetlerden de yararlanarak ülkemiz aleyhine halkı kışkırtacak çeşitli eylem planları hazırlanmaktadır.

Yukarıda saydığım bu yöntemlerin bir kısmı, Osmanlı’nın son dönemlerinde başlamış, bir kısmı da son yüzyılda sıklıkla kullanılmıştır.

Bundan 100 sene önce Lawrence ve Bell gibi casusların bu bölgede  neler yaptığını nasıl ki seneler geçtikten sonra öğrenmişsek, belki de bugün Ortadoğu ve Anadolu başta olmak üzere İslam coğrafyasında cirit atan ajanların koynumuzda bizden diye beslediklerimiz olduğunu belki de yıllar sonra öğreneceğiz.

Duamız o dur ki, Rabbimiz bize hafi ve cehri tüm hain ve işbirlikçileri fark edecek basireti bir an önce verir de, gelecek neslimiz yeni casus hikâyelerini hayranlıkla okumak yerine bu ümmetin terakkisiyle hemhal olur.

Sebilurreşad Mayıs-2017

Sağlıcakla kalın

@akgulahmet

18447684_1019791918165690_5615714576058796179_n