Vay Be..! Meğer FETÖ’cuymuş..!

40 Yılın CIA projesinin beli, milletin iman dolu yüreği karşısında 15 Temmuz 2016 itibarıyla bir daha doğrulmamak üzere kırıldı.

Beli kırıldı kırılmasına ama bizim mahalleye necis bir miras hediye edecek gibi görünüyor.!

Üstelik; mahallenin uzun süre birbirine hesap soracağı ve uzun vadede nifaka sebep olacak pis bir miras..!

Hatırlarsanız, 28 şubat 1000 yıl sürecek hesabı yapılmaktaydı.

Millet, kendisine rağmen yapılan bu hesabın siyasi temsilcilerini üzerinden 10 yıl geçmeden sandığa gömdü.

Yüzeysel bir bakışla iyi bir kazanım..

Siyaseten kısa sürede elde edilen bu kazanımın hepimizi nasıl bir havaya soktuğunu, nasıl da gevşeyip yayıldığımızı anlatmaya gerek yok sanırım.

Öyle ya, 28 Şubat gibi 1000 yıl sürmesi öngörülen post modern bir darbenin defteri dürülmüştü.

Lakin, planlayıcıların kastı bu muydu tartışılır.!

Eğer bu ise, sistem kurucularının bizlere armağan ettiği seçim modeliyle elde ettiğimiz siyasi kazanım yeterli ve bunu zafer olarak değerlendirmekte haksız sayılmayız.

Peki, o günden bu güne dini değerlerimize ne oldu diye sorsam?

20 yıl öncesine kadar “şehit tahtında rabbe gülümser” ezgileriyle büyüttüğümüz hayallerimiz nerede kaldı desem?

Ya her sohbetimizin baş konusu olan cihad ve şehadet anlayışımıza nereye gömdük diye sorsam birilerini rahatsız eder mi acaba?

Parazit yaptığımı düşünen bazı labaratuvar ürünü İslam-cıların, “28 Şubat öncesi devletten bunu öğretmesini istedinmiki 28 Şubat sonrasında bunu istemektesin diye söylendiklerini duyar gibiyim.

İyi de rejimin baskıcı tutumuna rağmen bu şuurunu kaybetmeyen orijinal İslamcılara ne oldu da baskı ortadan kalkmasına rağmen her birisinden teker teker vazgeçtiğimiz değerlere dönmemek için ısrar etmekteler.

Oysaki bu şuur, Devlet- Aliye aklı ikide bir resetlenmesine rağmen toplumsal hafızada saklı bir nüshasıyla 20 yıl öncesine kadar ulaşmayı başarmış bir şuurdu.

Biz ne yaptık?

80 yıl öncesinden bize taşınanı 20 yıl ötesine, yani bugüne taşıyabildik mi?

Peki dini yaşantımıza, tesettür anlayışımıza, aile değerlerimize, komşuluk ve arkadaşlık ilişkilerimize ne oldu?

Yandı bitti kül oldu.

Her birisi 28 Şubat’ın kalıcı mirası arasında mum gibi eridi, erimeye de devam ediyor.

Çok net söylüyorum. Karamsar tablo çizmektesin diyenlerin çoğu, bu tatlı dünyevi akıntıya sürüklenmiş ve 20 yıllık süreçte nereden nereye geldiğini ölçmek yerine suçlamayı daha kolaycı bulanlardan oluşmakta.

Suçlama yerine, dönüp az geriye baktıklarında 28 Şubatçıların 1000 yıllık hedeflerinin bal gibi devam ettiğini ve kendimize bir an önce gelmezsek kaymak gibi devam edeceğini görecekler.

Anlayacağınız, 28 Şubat siyaseten 10 yıl geçmeden bitti ama dini ve kültürel etki bakımından 1000 yıllık hedefine adım adım ilerliyor.

Allah’tan FETÖ belası deşifre oldu da 28 Şubat sonrası alternatifsiz dini model diye sundukları ılıman ve ardından uyuyan İslam hedefleyen yapının Türkiye ayağı kısmen çökertildi.

Gerçi çöken saf taban mı yoksa öteden beri derin damar diye tanımladığım beyin takımı mı, o da meçhul.!

Malum bu takımın her birisi, yok Gürcistanlardan, yok bilmem ne gümrük kapılarından kaçan kaçanaydı 3 yıl boyunca.!

İstediği sosyal medya Twitter hesabının Türkiye’de görünmesini engelleyebilen devlet, nasıl olurda 3 yıl boyunca akılları emanete verilmişlerin yataklarından kalkar kalkmaz yeni gelişme var mı diye salak salak baktıkları Fuat Avni ve benzeri hesapları kapatılamadı ona da değinmeyecem.

Hasıli, küresel şeytani aklın beynini kezzapla dağıtmadıktan sonra, bir saf taban gider bir saf taban gelir.

Yine bir grup çıkar, dünya cemaati olma hırsıyla bu şeytani aklın oyuncağı olmaya ve yarım yamalak yaşamaya devam eden dini ve kültürel değerlerimize bir darbe de onlar vurur.

Başta demiştim ki CIA projesi olan FETÖ giderayak bizim mahalleye necis bir miras hediye etti de gitti.

Hadi dava şuuru olmayan köksüzlerin ortalıkta cirit atmasını anlarsınız.

Onların işi bu zaten.!

Kim güçlüyse ondan yana takınır, ticaretini, siyasetini, makamını açılan yeni alanlarla sürdürme yoluna bakar.

Yoluna bakmakla kalmaz, ev sahibine bile kuma gözüyle bakar. Müstahkem bir mevki elde ettikten sonra tekmesini alabildiğince kullanır ve kendisine menfaat alanı olarak işaretlediği bu alanda rakip olacak kişi/grup mahallenin sahibi de olsa diskalifiye etmeye çalışır.

İyi de bu süreçte bizimkilere ne oluyor Allah aşkına?

İslami bir şuurla yetiştiğini iddia eden cemaatlerimize, tarikatlarımıza, vakıflarımıza ne oluyor?

Hadi “Kimden gelirse gelsin, zulme karşı; kim olursa olsun, mazlumdan yana” prensibimizi yaşadığımız 15 Temmuz gibi haince bir badireden sonra dikkatli kullandık diyelim.

Hadi darbeden öte işgal girişimi olan alçakça bir girişimin verdiği acıya hem millet hem devletçe kuvvetli refleks verdik diyelim

Hadi vatan şehitlerimiz ve gazilerimizin hatırasına binaen, bu alçakça girişime direk veya dolaylı katkı sunan her kim varsa en ağırından cezalandırılsın istedik.

Bu, yerli ve milli hassasiyete sahip her Müslüman’ın takınması gereken bir durum.

Bu, milletin sevdası ve ümmetin umudu haline gelen Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a her Müslüman’ın siyasi görüş, vakıf, cemaat, tarikat dinlemeksizin destek vermesi gereken bir durum.

Peki, bizim mahalle, Erdoğan’ın tüm samimiyetiyle yürüttüğü bu mücadeleyi aynı samimiyette yürütmeyi başarıyor mu dersiniz?

Tabiri caizse, bir eliyle bu alçak girişime karşı kılıç sallarken diğer taraftan bir FTÖ oyunu olarak tuzağa düşürülmek istenen kendi mağdurlarına ne derece sahip çıkıyor dersiniz?

Karıştırılmaması için şunu tekrarlamakta yarar var.

Ben bunu söylemekle, devletin güvenlik bürokrasisi ile yürüttüğü mücadeleden bahsetmiyorum.

Yine CIA Haşhaşi projesi FETÖ’ya karşı geçmişten bu yana süren bilinçli mücadelesini 15 Temmuz vahşetinden sonra daha da arttıran samimi dava sahiplerinden de bahsetmiyorum.

Dikkat çekmeye çalıştığım husus, geleceğe yönelik sosyal, siyasi ticari pis hesapları üzerinden karalama kampanyası başlatan dava şuurundan yoksun köksüzlerin takındığı durum da değil.

Bu gruhun işi bu zaten.

Medyada yapamadıklarını yapabilen,  sosyal hayatın her alanında karşılarına çıkan, aynı çatı altında siyasi geleceklerini tehlikeye atan, ticarette yetişmekte zorlandıkları, hitabet vesair yeteneklerde gerisinde kaldıkları, bürokraside iştahlarını kabartan makamları işgal eden her kim varsa zamanın geçerli karalaması her ne ise bunu en iyi şekilde kullanırlar.

Yeri gelir Kemalist, yeri gelir PKK’lı, yeri gelir Ergenekoncu, yeri de gelir FETÖ’cu gibi yer içer ama bunların miadı dolacak gibi oldu mu hızlı bir şekilde o gruptan ayrılıp bunlarla öteden beri mücadele yürütenleri bile alanda bırakmamak bastırmaya ve kirli çıkarlarına yollar açmaya çalışırlar.

Bir zamanlar hızlı Kemalist olarak şeriatçı diye bastırdıkları isimleri şimdi de başka türlü bastırmaya çalışan necis insanlar bunlar.

Bu yüzden sözüm, necaseti kendinden menkul bu gruba da değil.

Sözüm 15 Temmuz sonrası mahallenin içine düştüğü bunalıma.

Birbirini dahi tanıyamayan, koruyamayan veyahut siyasette, sendikada, sivil toplumda araya sızmış köksüz çapulcuların yaptığı laf cambazlığına aldanan ve onların sözünü kendi özüne tercih eden mahalleyedir sözüm.

Örnek olarak, öteden beri bildiğimiz tanıdığımız ve 15 Temmuz sonrası haklarında bir takım işlemler yapılan çevremize dair nasıl bir refleks gösterdik?

Gayet basit..!

Vay be..! Meğer FETÖ’cuymuş..!

Düşünün ki, üniversite yılları boyunca MGV’de aynı çatı altında kalan, bu imam-hatip yürüyüşü senin, bu başörtü yürüyüşü benim ele ele tutuşup aksiyon yaşayan iki kişiden birisi ile ilgili memuriyetten açığa alma veya ihraç yaşanıyor.

“Bir dakika, neler oluyor” refleksi yerine

“Vay be..! yıllarca beraber kalmışım da fark etmemişim. Meğer FETÖ’cuymuş..!” sözleriyle geçiştiriyor.

Veyahut ömründe pasaport almamış Milli görüş kökenli bir kişinin bu laf cambazlarından birinin ağına girmediği gerekçesi ile yapılan FETÖ ihbarı ve açığa alınma işlemini, dönüp bu ismi başka şehirden referans olmuş samimi insanlardan tekrar dinlemek ve bu mağduriyete bir çözüm bulmak yerine “Vay be..! Meğer FETÖ’cuymuş..! Kaç yıldır nasıl da bizden görünmeyi başarmış” şeklinde refleks gösteriyoruz.

FETÖ’nun asla barışık olmadığı İHH vb. teşekküllerle bir ömür geçirmiş, veyahut Erbakan hocasından aldığı şuurla ABD, İsrail ve batıyla ömrü boyunca lisanı hali ve kaliyle açık mücadele bir kişinin küçük bir ihmalden dolayı aldığı cezaya karşı bir ömür sürdürdüğü nezih çizgisini öne sürmek varken, “Vay be..! Meğer FETÖ’cuymuş..! Hepsini takiye için yapıyormuşta şimdiye kadar bilememişiz” şeklinde esas FETÖ’nun planlarına kurban ediyoruz.

Alın size cukkanın alası..!

CIA projesi FETÖ giderayak hediyesini vermiş mi vermemiş mi?

Öyle ki, FETÖ soruşturması kapsamında açığa alınan veya ihraç edilen çok az sayıda da olsa mağdur bu gibi kişilerin hakkını savunan çıksa “Aman ha! Kefil olma, FETÖ’cu çıkıp çıkmayacağını bilemezsin. Senin başın da yanar” diyerek mani bile olmaya çalışan ve bırak başkalarını, kendi mazlumundan yana bile yer almayı beceremeyen bizimkilerin hali ne olacak öte dünyada?

Örnekleri bu yönde çoğaltacak olursan sabaha kadar sürer bu yazı.

Pek tabi ki bu örneklerden yola çıkarak mahallenin tamamen bu yönde tavrı takındığını söyleyip genellemek büyük haksızlık olur.

Öyle dava şuuruna sahip insanlar tanıyorum ki, kendilerine bu durumdan vazife çıkarıp, öncelikle gelen haberin bir fasıktan gelip gelmediğine, birtakım rekabetlerden kaynaklanıp kaynaklanmadığına dair kesin bir kanaate varmak için sıka saydıkları isimlerle konuyu teyid etmeye çalışan insanlar bunlar.

Öyle dava şuuruna sahip dostlar tanıyorum ki bununla da yetinmeyip yüz yüze muhasebeye bile çekip bildikleri ve duydukları ile bir kanaate varmaya çalışan dostlar bunlar.

Bütün bunlardan sonra mağduriyete dair sağlam bir kanaat oluştuğunda beraberce aynı davaya omuz verdiği bu kardeşinin mağduriyetine çözüm olmak adına hiç çekinmeden gayret gösterenler oluyor.

Ne mutlu “bana necilik” yerine, bu planın FETÖ  planı olabileceğini de hesaba katarak gerçek dava insanı olduğunu gösterenlere..

Bunların davranışı, Allah ve Rasulunun emrettiği davranıştır.

Bunların davranışı bu davanın bayraktarlığını üstlenmiş Cumhurbaşkanımızın güvenini boşa çıkartmayan, sözlerini hak terazisinde tartarak kullanan erdemli insanların davranışıdır.

Öyle ya, elimizde Kur’an ve Hz. Peygamber gibi bir mirasımız var bizim.

Cenab-ı Hakkın “Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın” gibi ulvi bir emri ilahimiz var.

Hz. Peygamber’in “Kim bir Müslümanın onur ve hürmetinin çiğnendiği ve bunun için yardıma en ihtiyacı olduğu yerde o’na yardım ederse, Allah’ta o’nun onur ve hürmetinin çiğnendiği yerde ona yardım eder. Kim (de), bir Müslümanın onur ve hürmetinin çiğnendiği yerde ona yardım etmezse, Allah da onun onur ve hürmetinin çiğnendiği ve bunun için yardıma en ihtiyacı olduğu yerde onun onur ve hürmetini heder eder.” gibi en net yol gösterici hadislerimiz var.

Allah ve Resulünün sözü üzerine söz olmaz.!

Bu yüzden aman aman..!

Mücadeleye sonuna kadar devam..

Az önce belirttiğim gibi kezzabı dibine dibine dökmeye devam.

Ama mücadele ediyorum ayaklarıyla musibetin köküne değil de fıskıye sallar gibi önüne gelene dökenler var ki bunların amacını da “gezide ağaca a(l)danmış sol taban, FETÖ’da sahte yapıya a(l)danmış taban, PKK konusunda da özgürlüğe a(l)danmış Kürt tabandan sistematik olarak körüklenen Erdoğan düşmanlığı üretmek ve bunları birleştirmek peşinde olanların” bizim mahalleden ortakları olduğu şeklinde bir önceki yazımda bahsetmiştim.

Aman aman..! Araya giren münafıkların eli, dili ve pis oyunlarına dikkat.

Sağlıcakla Kalın

@akgulahmet