Tüm Kutsal Yazıtlar Bizi İslam’a Götürüyor Diyerek Müslüman Olan SHUHADA DAVİTT (ŞÜHEDA DAVUT)

Grammy Ödülünü Elinin tersiyle İten Aykırı Bir Şöhret

 

“Osmanlı hükûmeti Avrupa ile hâmiledir; Avrupa gibi bir hükûmeti doğuracak. Avrupa da İslamiyet’e hâmiledir; o da bir İslâm devleti doğuracak”

إِنَّ الْعُثْمَانِيَّةَ حَامِلَةٌ بِدَوْلَةٍ اَوْرُوبَائِيَّةٍ فَسَتَلِدُ يَوْمًا مَا وَاْلاَوْرُبَا حَامِلَةٌ بِاْلاِسْلاَمِيَّةِ فَسَتَلِدُ يَوْمًا مَا

Said-i Nursi / İstanbul-1908

 

Geçtiğimiz hafta İrlandalı ünlü kadın şarkıcı Sinead O’Connor, Twitter hesabından Müslüman olduğunu ilan etti ve bir anda dünyanın gündemine oturdu. “Müslüman olduğum için gurur duyuyorum” şeklinde başlayan mesajında “Bu, her akıllı ilahiyatçının doğal olarak varacağı bir sonuç. Tüm kutsal yazıtlar bizi İslam’a götürüyor. İslam tüm diğer kutsal kitapları gereksiz kılıyor” mesajını veren 52 yaşındaki şöhret, bundan sonra “Şüheda Davitt” adını kullanacağını belirterek başörtülü fotoğraflarını paylaştı.

Müslümanlar tarafından sevinçle karşılanan bu haber, mutaassıp Katolik Hristiyanlar başta olmak üzere batı dünyasında kızgınlığa neden oldu ve birçok medya kuruluşu O’Connor’un maceralarla dolu eski hayatını servis etmeye başladı.

O’connor’un Özet Hayatı

Adını İngiltere’ye karşı verdiği özgürlük mücadelesiyle tanınan İrlanda Cumhurbaşkanı’nın karısından alan Sinead O’connor,  1966 yılında İrlanda’da dünyaya geldi. Sürekli kavga eden bir ebeveyne sahipti. 8 yaşında babasından ayrılan annesinin yanında kalmaya başladı. Annesinin kendisine şiddet uyguladığı gerekçesi ile 14 yaşında babasının yanına yerleşti.

Eğitimle arası iyi olmayan O’connor, babasının yönlendirmesi sonucu müziğe ilgi duymaya başladı ve güçlü sesiyle herkesin ilgisini çekmeyi başardı. Profesyonel müziğe adım atar atmaz büyük bir hayran kitlesi oluşturdu. “Nothng Compares 2 U” adlı çalışmasıyla  müzik tarihinin en başarılı bayan vokallerinden biri olarak dünyada şöhret bulan Sinead, bu alanda Grammy ödülü bile kazandı.

Aykırı Bir Kişilik Olarak O’connor

Namı diğer Sinead Mare Bernadette O’Connor, müzik alanında yakaladığı şöhret kadar aykırı çıkışlarıyla da dikkat çekmeye başladı. Yanında büyüdüğü babası, boşanmasını uygun görmeyen Katolik mezhebine karşı şiddetli bir mücadele vermişti. Babası gibi mücadeleci bir kişiliğe sahip olan O’connor, belki bu yüzden olacak ki, hem içinde bulunduğu Katolik mezhebine karşı, hem de emparyal düşüncelere karşı oldukça aykırı bir duruş sergiliyordu.

Birçok sanatçının hayali olan Grammy ödülü kazanmasına rağmen adaylıkların hakkaniyetten uzak olduğu gerekçesiyle ödülü reddeden O’connor, 1990 yılında New Jersey’de verdiği konserde  Amerikan Ulusal Marşı’nın çalınması halinde sahneye çıkmayacağını söyleyerek marşın çaldırmamıştı. Yine, 1992’de katıldığı bir programda Katolik Kilisenin kendi içinde yaşadığı cinsel tacizleri örtbas ettiği gerekçesiyle milyonlarca seyirci önünde Papa II. Jean Paul’un resmini yırtmıştı.

Sinead bir yandan şöhret basamaklarında hızla tırmanıyor, öte yandan Amerikan milliyetçileri ve Katolik Hristiyanların nefretini çekiyordu. Gerek evlilikleri, gerekse çocukları ile ilgili sürekli gündemde kalmayı başaran O’connor’un bu şöhreti aykırı çıkışlarına rağmen zamanla tükenişe geçti. Milyonlarca dolarını  bir şekilde eritti. Son olarak lezbiyen olduğunu söylediyse de, hemen ardından bunun bir şakadan ibaret olduğunu açıklayarak dikkatleri yeniden üzerinde toplamayı başardı.

Bunalım Dönemleri ve Arayış Süreci

Genel manada sanatçılar ve hassaten müzikle iştiğal edenler duygu yüklü olurlar. Her ne kadar rock gibi aykırı veyahut pop gibi enerjik bir sanat icra etseler dahi, esasında iç alemleri sürekli bir dinginlik ve huzur arayışı içindedir.

Müziğin mutluluk ve huzur arayışının bir aracısı olduğuna inanarak icra eden bu sanatçıların büyük bir kısmının yaşadığı en büyük talihsizlik, bu araca takılıp amacı gerçekleştirememeleridir. Hele bir de, şöhret basamaklarını tırmanırken, bir türlü yetişemedikleri bir üst basamak veyahut bulundukları basamaktan düşme korkusu, mutluluk ve huzurun yerine yeni mutsuzluk ve bunalımları beraberinde getirmektedir. Bunlardan bir kısmı, gündemde kalmak için aykırı çıkışlar yapsa da nafile. Zira her aykırı çıkış, hayran kitlesini kendilerinden bir adım daha uzaklaştırmaktadır

Ta ki bu arayışta hakikat yolunu bulana kadar..

İşte dünyaca ünlü ses sanatçısı Sinead O’Connor’un arayışı da bu türden bir arayış olmuştur. Küçüklüğünde yaşadığı aile içi travmalar, onu huzura doğru bir koşu içerisine sokmuştur. Bu travmanın boşanmayla sonlanmasını uygun görmeyen Katolik kiliseye karşı babasının verdiği mücadele kendisinde derin izler bırakmış, annesinin psikolojik rahatsızlığının kendisine şiddet olarak dönmesi sonucu huzur arayışı daha da güçlenmiştir.

En nihayetinde bu dar tünelden bir çıkış kapısı olarak gördüğü müzik deryasına daldı. Mutluluk kapısı olarak gördüğü bu deryada kulaç attıkça şöhret basamaklarını bir bir tırmandı tırmanmasına ama esas aradığını burada da bulamadı. Üzerinde oluşan ilgiyi zaman zaman yaptığı politik aykırı çıkışlarla takviye edip bir süre ilgi odağı haline gelse de, bu çıkışlar alt basamağa düşmesini sağladığı için mutsuzluğu daha da artıyordu. Bir ara bunalımın zirvesine gelmişti. Milyonlarca hayrana sahip meşhur şarkıcı, 2017 senesinde yayınladığı iç karartıcı bir videoda içine düştüğü yalnızlık ve ilgisizliği gözyaşları içerisinde anlatmıştı. Bu video, sevenleri arasında intihar edebileceğine dair bir üzüntü oluşturduysa da hayat, herkes için yeni şarkılar ve yeni şarkıcılarla devam etmekteydi.

O’Connor’un huzur arayışları kendisini bir uçtan diğer uca sürükleyip durdu. Bütün bunlardan sonra esaslı bir arayışa girmeye başladı. Sonsuz mutluluk ve huzurun, icra ettiği müzik veya aykırı politik çıkışlar yerine bir inançla yakalanacağına kanaat getirdi. Yeniden eski Katolik yaşamına adapte olmaya ve aradığı huzuru bulmaya çalıştıysa da, Hristiyanlığın en mutaassıp mezhebi olan Katoliklikte dahi aradığını bulamadı.

Huzur Arayışında Son Durak

Bu yüzden mutluluk için başka kapılar aralamaya başlayan Sinead O’Connor, yaşadığı onca acı tecrübeden sonra bir anda sosyal medya hesabından Müslüman olduğunu duyurdu.  O, kendi ilanıyla artık Sinead O’Connor değil, “Shuhada Davitt” (Şüheda Davut) idi. İslam’ın emri olan başörtüsünü taktı ve meslek alışkanlığıyla bir ezan dinletisi sundu. Şüheda Davut, bu arayışta kimlerle ne şekilde irtibat kurdu bilemeyiz ama gözlemlerimize göre bu mutlu sona duygu ve akıl ortaklığı sonucu ulaşmıştı. Zira Katolik Hıristiyanlığı terk ederek İslam’ı seçtiğini duyurduğu paylaşımı, sadece din değiştiren bir maceracı değil, ulaşılacak nihai noktayı bulduğunu ifade eden bir tebliğci cümleleri gibiydi. O’Connor “Müslüman olduğum için gurur duyuyorum. Bu, her akıllı ilahiyatçının doğal olarak varacağı bir sonuç. Tüm kutsal yazıtlar bizi İslam’a götürüyor. İslam tüm diğer kutsal kitapları gereksiz kılıyor” diyerek profiline mutlu sözcüğünü yerleştirdi.

Hakikaten Avrupa İslam’a Hamile midir?

Yazımızın başında Bediuzzaman Said-i Nursi’nin ta 1908 yılında bir soru üzerine verdiği “Osmanlı hükûmeti Avrupa ile hâmiledir; Avrupa gibi bir hükûmeti doğuracak. Avrupa da İslamiyet’e hâmiledir; o da bir İslâm devleti doğuracak” cevabını paylaşmıştık.

Sebilürreşad Eylül sayısında kaleme aldığımız 11 Eylül başlıklı yazımızda, İslam dünyasının yaşadığı bütün bu acıların gelecekte sevince inkılap edeceğine, bu vesileyle hem Müslümanların kendini anlatmak adına dinine daha fazla ilgi göstermeye başladığı, hem de “bu denli korkunç hadiseyi yaptırabilen din nasıl bir dindir” merakıyla İslam dinini araştıranlar arasında İslam’a girişlerin hızlandığına dikkat çekmiştik.

Geçtiğimiz günlerde bir Amerikan araştırma şirketi olan PEW, dünyada en hızlı büyüyen dinin İslam olduğunu ve bu şekilde giderse 1,6 milyarlık İslam aleminin 2070’e kadar 2,17 milyar Hristiyan sayısını geçebileceğine dair bir araştırmayı paylaştı.

Batının İslam coğrafyasındaki baskı, sömürü ve katliamlara rağmen İslam’ın hız kesmeden artması bize gösteriyor ki, geçici faturası Müslümanlar için ağır olsa da, her hesabın üstünde Allah’ın hesabı vardır ve “Kafirler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır.”(Saff-8)”

Özellikle açlıkla boğuştuğu bir sırada Osmanlının gönderdiği 3 büyük gıda gemisi ile milyonların ölümden döndüğü Şüheda Davut’un memleketi İrlanda için İslam farklı bir anlam ifade ediyor ve her geçen gün daha fazla insan kelime-i şehadet getirip İslam’a giriyor. Dublin’de geçtiğimiz yıl yapılan caminin yankıları sürerken İrlanda Merkezi İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, İrlanda’da en fazla büyüyen din olan İslam’ın bu yükselişi bu şekilde devam ederse, 2020’de Müslüman nüfusu Ortodoks nüfusunu geçecek gibi görünüyor.

İslam’ı Tercih Edenlere Karşı Batının İki Yüzlü Tavrı

Her ne kadar Batıda demokrasiden bahsediliyor ve özgürlük temelli bir yaşamdan dem vuruluyorsa da, geçmişinde göklere yükselttikleri sanatçı, sporcu veyahut başka bir meşhurun İslam’ı tercih etmesinin ardından nasılda aşağılandığını ve alaya alındığını hepimiz biliyoruz. Hatırlarsanız bu durum İngiliz pop müziği şarkıcısı Cat Stevens’ın Müslüman olup Yusuf İslam adını almasından sonra epeyce yaşanmıştı. Acı olan şu ki, kimliğinde Müslüman yazmakla birlikte Batıdan daha fazla Batı müsveddesi olmaya hazır bazı insanlar bunu daha fazla yapıyor. Yusuf İslam bir gün gezmek için Türkiye’ye gelir. Bir gazeteci, “Siz Müslüman oldunuz. İslamiyet’te 4 kadınla evlilik konusunda ne dersiniz, Ayrıca siz de 4 kadınla evlenmeyi düşünür müsünüz?” diye ukalaca soru sorar. Yusuf İslam, “Siz benim Müslüman olmadan önce kaç kadınla birlikte olduğumu bilemezsiniz. Sizin hayranlık duyduğunuz batı toplumunda, evlilik dışı ilişkileri olan yüzbinlerce kadın ve erkek var. Bunlardan olan çocuklardan, babasının kim olduğunu bile bilemeyen binlerce çocuk var. Hatta bunlardan çokları, babalarını bile bilmeden, bulamadan ölüp giderler. Şu an için hanımımla mutluyum ve daha fazla sorumluluk alabilecek bir durumda görmüyorum” diyerek şamarı ustalıkla indirir.

Şimdi sırada “Shuhada Davitt” (Şüheda Davut) var. Batı, Şüheda’nın İslam’ını ilan etmesinin ardından hemen eski defterleri açtı ve birçok medya kuruluşunda O’Connor’un maceralarla dolu eski hayatı haber edilmeye başlandı. Evlilikleri, evlilik dışı ilişkileri ve çocukları üzerinden yıldırmaya çalışan iğrenç bir medeniyet örneği sergilemeye başladılar bile. Esasında bunun en iyi cevabını Yusuf İslam vermişti. Lakin başta ifade ettiğimiz üzere, bunca hareketli hayatına rağmen kendisini göklere çıkaran batının yeni doğan her masumu günahkar addeden tahrif olmuş dini mevcut.

Şüheda Davut’un müşerref olduğu İslam dini ise kendisine şunları söyler.

Ey Şüheda.! Sen ki İslam fıtratı üzerine doğdun ve tertemizdin. Ergenlik dönemine kadar masum sayıldın. Şimdi ise, (doğarken günahkar doğduğun gerekçesi ile seni güya yıkayarak temizleyen bir dinden ve ) diğer batıl inançlarından ancak gusül abdesti alarak arınır, bir daha arayışta bulunmamak ve rücu etmemek kaydıyla, yani nasuh bir tövbeyle İslama girersen, ergenlik sonrası dönemine ait bütün günahların silinir, yeni doğmuş masum bir çocuk gibi hayatına devam edersin.

Debdebeli bir hayatın ardından bu şekilde İslam’ı seçen sanatçının Allah tövbesini kabul, İslam’ını mübarek, kararını sabit kılsın.

Hidayet Allah’tandır.