FETÖ-MOGRAFİ ve Sistematik Olarak Körüklenen Erdoğan Düşmanlığı

Anadolu insanı, 15 Temmuz CIA Haşhaşi darbe girişimine karşı halk darbesi yapmak suretiyle dünya tarihinde eşine az rastlanır bir destan yazdı.

Dededen toruna tevarüs eden toplumsal hafızasını gayet canlı tutmuş necip bir milletin darbe gecesi hızlıca senkronize olarak darbeye karşı gösterdiği refleksi ve bu şuurun yeniden dirilmesinde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan gibi bir liderin olduğunu tekrar etmeye gerek yok sanırım.

Şu var ki, 15 Temmuz, bir milletin kendi askeri tarafından kuvvet kullanmak suretiyle sindirilebileceğine dair tezlerin çöpe atıldığı bir tarih olarak kayıtlara geçmiştir.

—————————————-

Çok şükür ki, bizi yaralayan her küresel şeytani planı Rabbimizin inayetiyle son anda fark ediyor ve mukadderatımızı derinden etkileyecek depremleri inancımız ve basiretimizle tek tek atlatıyoruz.

7 Şubat, Gezi, 17-25 Aralık, 27 Mart, 6-7 Ekim derken 15 Temmuz vahşeti gibi Anadolu ruhuna duyulan kin ve düşmanlığın zirve yaptığı bir badireyi de bu inayet ve dirayetle atlatıyoruz.

Atlattıkça da, “100 yıllık batı tasallutundan kurtuluş zamanı” diye inandığımız hedefe doğru gümbür gümbür ilerliyoruz.

İslam coğrafyası ve ülkemiz üzerinde batının yaptığı hesapları tek tek çözdükçe, 100 yıldır meğer ne çok satılık, ne çok hain beslemişiz diye de hayıflanmaktan kendimizi alamıyoruz.

————————————————–

Peki, atlatılan her badire sonrası ne yapıyoruz?

Hedef gruba karşı mücadelemizi sonuna kadar yapıyoruz yapmasına ama ne denli sağlıklı yapabiliyoruz?

Yukarıda 7 Şubat hamlesinden 15 Temmuza kadar son 5 yıl içerisindeki haince girişimleri sıralamıştım.

Bütün bu acı tecrübelerden sonra nokta atışı yaparak sorunu kökten çözmeye mi çalışıyoruz yoksa kılıcımızı gözümüz kapalı sağa sola rastgele mi savuruyoruz?

Geriye dönüp baktığımızda, ne yazık ki ikinci ihtimal daha ağır basmış görünüyor.

Üstelik bunun bir yöntem hatasından ziyade Erdoğan’ın karşısında yumuşak kitleleri sertleştirmeye, asıl mücadele edilmesi gereken derin unsurlardan ziyade mücadeleyi taban üzerinde yürüterek tek hedef Erdoğan olacak şekilde tabanı kin ve nefret yumağına dönüştürmeye çalışanların olduğuna dair büyük bir kuşku dahi oluşmaya başladı.

Evet.. Erdoğan’ın son yüzyıla damgasını vuran bir lider olduğunu tartışmak bile abes.

Liderliği devam ettikçe, bırakın ulusaldaki kronik muhalefeti, 100 yıldan uzun süredir bu toprakları dizayn etmeye çalışan uluslararası aktörlerin dahi Türkiye kalesi üzerinde muktedir olma becerisi günden güne zayıflamakta..

Bizler, kökü mazide gözü atide bir davanın meyve veren ağacı olan Erdoğan’ın bir takım unsurlar tarafından en başlardan taşlanacağını zaten biliyorduk.

Ne var ki bütün bu unsurlara rağmen sağcısından solcusuna, cemaatçisinden tarikatçısına, Türk’ünden Kürt’üne herkes Erdoğan’ın yaptığı her icraata alkış tutmaktaydı.

Ta ki askeri teknolojiden ulaştırmaya, ekonomiden dış politikaya rol almak yerine kendi rolünü belirleyen bir ülke haline gelene kadar.

Bütün iplerin koptuğu nokta da o oldu.

Birden içerden ve dışardan saldırılarda artış ve bu kitlelerin bir takım bahanelerle Erdoğan aleyhine dönmesi için çalışmalar başlatıldı.

İşin ilginci bu çalışmaları dışardan yürütenlere bir katkı da Erdoğan’ın çevresinden geldi.

Yani hem içerden hem dışardan Erdoğan düşmanlığının sistematik bir şekilde büyütüldü..

Söz açılmışken, doğru veya yanlış, ikide bir ortaya atılan infaz listeleri sayesinde gölgesini büyüten ve prim yapmaya çalışanlara bu süreçte verilecek hiçbir prim yok ve olmamalı.

Bir kere kafamız şunda net olsun. 7 Şubat hamlesinden 15 Temmuza kadar yaşadığımız bütün düşmanlık ve haince girişimler AK Parti’ye değil Erdoğan’a yönelik girişimlerdi.

Her ne kadar zaman zaman AK Partiye yüklenildiyse de, her ne kadar zaman zaman “AK Parti ve Gülen’i bitirme” gibi hedef saptıran emzikler kullanıldıysa da tek hedefin Erdoğan olduğu aşikardı.

Sorun şurada: Tek hedef haline getirilen Erdoğan’ın etrafını sarmalayanlar buna karşı nasıl bir taktik geliştirdi?

Hadi uluslararası şebekeler, bunların kuryeleri ve yerel temsilcileri misyonları gereği her seferinde düğmeye bastı diyelim.

Hadi her birisi etki alanındaki grubu, gözü Erdoğan düşmanlığından başka bir şey görmeyen kitlelere dönüştürmeye çalışıyordu diyelim.

Peki, AK Parti cenahında neler yapıldı?

Samimice bir şeyler yapmak isteyip netice alamayanlara yürekten saygım var lakin  sistematik bir biçimde günden güne arttırılan kitle öfkesine bizatihi katkı sunanlar olmadı mı dersiniz.?

Bal gibi oldu. İtiraf edelim ki hepimiz yanlışlar yaptık

Hangisinde? Hangi birinde yapmadık ki?

Son 5 yıldır gümbür gümbür geliyorum diyen tehlikelerin hemen hepsinde farkına varmadan bir takım yaptık.

Veya bilerek hata yapanlara alet olduk.

Ne konuda?

Hem beyin takımı ve satılmış hainler konusunda, hem de taban konusunda..

Gezide ağaca a(l)danmış sol tabanı, FETÖ’da sahte yapıya a(l)danmış tabanı, PKK konusunda da özgürlüğe a(l)danmış Kürt tabanı kazanmak yerine kaybetmek için ne gerekiyorsa yaptık.

Yaptık derken kusura bakmasınlar tevazu gereği söylüyorum.

Aslında yaptılar.

Hem de bir ekip vardı ki bilerek yaptılar.

Hem de dış unsurlarla bilerek paslaştılar.

Hem de bizleri bu işe alet ederek yaptılar.

Bakmayın siz yaptık dediğime..

Tam tersine 3 yıl önce Cemaatçi derin damarla siyasetin etrafında örülmüş kalın duvar arasındaki şifreli ortaklığı çözün dedik durduk.

————————————–

Gezi ve Çapulcu Meselesi

Örnek mi istiyoruz. Buyurun Gezi olayları..

Gezi olaylarında ne kadar solcu varsa açtık ağzımızı yumduk gözümüzü.

Ne kadar ağaca a(l)danmış varsa söylemedik laf bırakmadık.

Ben dahil http://www.haberx.com/bu_ulkenin_basbakani_yalniz_degil(19,w,13626,873).aspxyazımda Erdoğan’a destek reklefsiyle de olsa bu tabana kısmen yüklendiğimi hatırladım şimdi.

Bundan başka ne yapıldı?

Hangi yabancı istihbarat servislerinden kimin peşine takıldı?

Ya sponsorlar?

Hiç birinin..!

Nerde kaldı sosyal medya takipleri, telefon izlemeleri?

Gezi ayaklanmasında beklenen sonucun Amerikan gemilerinin İstanbul boğazına demirlemesi ve apaçık işgal denemesi iken neden sadece ağaçla tahrik edilen solcu bir kitlenin peşine takılıp esas tahrikçiler bulunamadı?

Güya sulh adı altında bu ülkenin başbakanına mütakere şartları diretmek isteyen şebekenin ne denli derinine inildi?

Peki, bu eylemin aracı organizatörü olabilecek hangi kuryelerinin tepesine binildi?

Hiç birinin..!

Sadece taban dövüldü.

Dövdükçe Erdoğan düşmanlığını beslendi ve küresel şeytani aklın Erdoğan’ı diskalifiye çalışmalarına katkı sunuldu sadece.

—————————————-

17 Aralık operasyonlarından sonra da aynı hataya düşülmedi mi?

FETÖ derin damarıyla ölümüne yapılması gereken mücadele ne şekilde seyretti?

3 yıl boyunca bu operasyonun organizatörü olabilecek hangi kurye kıskıvrak yakalandı?

Beyin takımını Gürcistan başta olmak üzere tek tek kaçırtılmadı mı?

Kala kala kim kaldı mücadele yürütülecek?

Tabi ki gezi eylemindeki beyin takımı yerine tabana yüklenilip potansiyel Erdoğan düşmanlığı o cenahta güçlendirildiği gibi işin en kolay ve en şeytani kısmına alet olacak şekilde burada da namlu tabana doğrultuldu.

İlk başlarda kimdi o taban?

Dini duygularını besleyen FETÖ’ya tabi olduğu kadar siyasi lider olarak Erdoğan’a apayrı bir muhabbet besleyen bir taban değil miydi?

Bu gruba karşı çok önceden temkinli duran bilinç sahibi İslami camiayı ayrı tutuyorum ama sırf Erdoğan’a olan güveninden dolayı bu yapıya çocuklarını teslim eden Anadolu Muhafazakarları değil miydi bu taban?

Ne yazık ki, burada da aynı hata tekrarlandı ve sadece tabanı dövüldü.

Dövdükçe Erdoğan düşmanlığı beslendi ve küresel şeytani aklın Erdoğan’ı diskalifiye çalışmalarına daha büyük bir katkıda buradan sunuldu.

Oysaki herkesin kendine bir pozisyon aradığı sıralarda çıkıp açık açık demiştik ki bu iş “AK Parti ve Güleni Bitirme” planı bir emzik. Esas planı “Cemaat ve Erdoğan’ı Bitirme” şeklinde işlemeye başlamış bile.

Burada cemaatten kastımız, Erdoğan sevdasıyla yoğrulmuş ve onun verdiği destekten aldığı ilhamla FETÖ’ya bu süre zarfında tabiiyet göstermiş avam Müslüman tabandır tabi ki.

Yine açık açık demiştik ki, “siyasetin etrafını sarmalayan ‘kalın duvar’ ile yabancı istihbaratların uygulamak istediklerini yerel aktörlerin eli ile yaptırmaya çalışan ‘derin damar’ temsilcilerinin deşifre edilmesi ve olası şifreli ortaklıkların ortaya çıkarılmasının şimdilik her şeyden elzem olduğuna inanıyoruz.”

Bundan daha açık bir işaret var mıydı?

Yoktu ama Türkiye bunu 3 yıl sonra apar topar hükümet değişikliği yaparak telafi etmeye çalıştı.

Ne mi oldu o 3 yıl içinde?

Kendisine medya alanı başta olmak üzere bir çok hakimiyet alanı açan, mücadeleyi yalancıktan yapan, perde arkasında FETÖ yapısının derin kollarıyla sarmaş dolaş planlar içerisine giren bir yapıyla tam 3 yıl kaybedildi.

Siyasette Erdoğan gibi bir markayı asla terk etmek düşüncesinde olmayan ve yine Erdoğan’ın hatırına hasbelkader o camiada yetişen büyük bir kitleyi kazanmak yerine dışlayarak sistematik bir Erdoğan düşmanlığı daha üretildi.

Bunu yaparken derin damara ilişebildi mi?

Veya pamuğa sarılı demir yumruk parçalanabildi mi?

Kocaman hayır.!

Ama etrafındaki pamuğu sertleştirmeyi başardılar.

15 Temmuz sonrası alınan tedbirleri 17 Aralık sonrası yapmak varken bu kitleyi tam 3 yıl Erdoğan kin ve nefretiyle beslemeye çalıştılar.

Bir yandan omurga olduğunu sonradan gördüğümüz istihbari derin damarın içerden motive etmesine imkan verirken, öte yandan kalıcı tedbirler yerine siyasetteki FETÖ ortakları tarafından sadece dövüldü, itelendi, kakıldı, aşağılandı.

Resmen ham deriyi dabaklar gibi dabaklandı.

Dabaklandık ki Erdoğan’a karşı muhalefetleri sertleşsin.

Dabaklandık ki en yumuşak noktası dahi iyice kaşarlansın.

Sertleşip kaşarlandıkça da iyiden iyiye dava zannedip sıkıca sarılsın CIA projesine..

Çok mu şüpheciyim bilmiyorum ama Fuat Avni projesini bile ortak üretimle sahaya sürüp “Korkma titre” argümanıyla FETÖ’nun mutlak haklı olduğuna dair umut aşılayarak tabanı Erdoğan karşısından sürekli diri kalmasını sağladılar.

Dışardan vururken içerdeki damarı kopartmadılar ki, gaipten sundukları olacaklar listesinin ardından ellerine tutuşturdukları eylem planı birbiriyle uyuşsun ve onları tamamen uyuştursun.

Öyle bir uyuştursun ki, günahların en büyüklerin olan faizle para çekip faizli bir bankayı kurtarmayı dahi kutsal görev bilecek kadar hem dünyasını hem ahiretini kaybedecek şekilde gözleri kararsın.

Öyle bir uyuştursun ki milletin meclisini milletin sevdası olan bir liderini, milletin kurumlarını acımadan bombalayacak kadar vahşi planlar içerisine girsin.

En nihayetinde ne oldu?

Erdoğan düşmanlığı cephesini biraz daha büyütüp sol tabana bunları da dahil etmeye çalıştılar.

Kısmen başardılar ama hala birleştiremediler.

Şimdi mi?

Kısmen uygulama yanlışları devam ediyor.

Hatta art niyetlilerin eline tekrar geçecek olsa bütün Ehli sünne cemaat, tarikat tabanlarını iktidar eliyle bir baskı ve cendereye koyarak Erdoğan düşmanlığını daha büyük kesimlere yaymak isterler ki çok dikkatli olmak lazım.

——————————————

Gelelim Kürt taban meselesine..

Yazı uzadı.

Bir başlarsam Kobani algısından PYD’nin Enerji koridoruna zatı muhteremlerin her türlü devlet imkanı varken Erdoğan düşmanlığını nasıl Kürt tabanda nasılda canlandırdıklarına kadar her şey ayrıntısıyla yazılmak zorunda kalacak.

Yeri gelmişken bir dostane uyarı: İlk etapta bölgeye dair politikaların belirlenmesinde İslamcı gibi görünen münafık kavmiyetçilerden uzak durun.

Hem Osmanlı’nın kavmi Sadıka diye güvenip bütün Hristiyan aleminin ihalesini verdiği Ermenilerin bu bölgelerde Hristiyan kavimlere zulmetmesi alternatifsiz olmanın verdiği imkanları bolca kullanır, hem de gizli idealleri için sizleri en tehlikeli sulara sürükler

Bu konuda sonraya kalsın ve Sayın Başbakan Binali Yıldırım’a bir teşekkür  ederek yazıma son vereyim.

Sayın Başbakan 14000 PKK’lı öğretmen batıya sürülecek dediğinde yüreğimiz ağzımıza gelmişti.

Hoş bu ideoloji ve yürüttükleri davayla sonuna kadar mücadelemi edecek birisiyim lakin hem PKK’lı olduğu tespit edilen diyeceksiniz. Hem de ara sıra şehit haberleriyle yüreği dağlanan batıdaki bazı ilçelere göndereceksiniz.

Ne mi olurdu?

Her şehit acısının oluşturacağı öfke, o duygu yoğunluğu ile sıradan doğulu bir vatandaşa bile fatura ediliyorken, nakil sebebi PKK’lı olan öğretmene ne yapılırdı anlatmama gerek var mı?

Ya oradan gelen haberlerin doğuda oluşturacağı ajite durumlar ve karşı öfke?

Bölücü bir eylem veya net söylemleri varsa paşa gibi cezalandırmak veya görevden almak varken batıya sürgün büyük bir hataydı ama sayın başbakan basireti ve anlaşılan o ki iyi niyetli dostlarının önerileriyle ertesi gün farklı çözüm önerisi sundu..

Bu örnek bile bölgedeki Kürt tabanın yanlış politikalarla nasıl Erdoğan düşmanı edildiğine yetiyor ama geçmişte PKK’lıyı koruyup tabanı döven uygulamalardan bir tanesi olacaktı ama faturası bu hassas süreçte daha ağır olabilirdi.

Benim yazılarımda üzerine basa basa değindiğim İngiliz Masonik kliğin ikinci darbe gerekçeleri oluşturma maddelerinden birisi de batıda orta yoğunluklu Kürt-Türk çatışması başlatma planı tam da burada devreye girerdi.

Bu yüzden teşekkürler sayın başbakanım.

Devamı gelecek.

Sağlıcakla kalın.

@akgulahmetcropped-Ahmetakgul_ikon-1.png