Cami-Cemevi Birleşmesi

USTAD Başkanı Ahmet Akgül Cami-Cemevinin aynı avluda birleştirilmesini değerlendirdi.

Ankara Mamak’ta Cami ve Cemevini aynı avluda buluşturacak bir pojenin temelleri atıldı.

15 dönümlük ibadethane kompleksi projesinde 300′er kişilik Cami ve Cemevi ile avlusunda 350 kişilik aşevi ve adına gönül bahçesi denilecek 5 dönümlük de bir park bulunuyor.

Cami ve Cemevinin aynı avluda insan ortak paydasında bir araya geleceği söyleniyor.

Fethullah Gülen’in gizem dolu desteği ile hayatiyete geçirilecek bu projeden Cem vakfı başkanı İzzettin Doğan oldukça memnun görünüyor.

Lakin Alevi vatandaşlarımız için son zamanlarda ibadetgah olarak tanımlanmaya çalışılan Cem Evlerinin geçmişini Cumhuriyet öncesi Alevi dedelerine ait tekkelerde mi, yoksa Cumhuriyet döneminde oluşturulanCumhuriyetçi Eğitim Merkezi tarzı yapılandırmalarda mı aramak gerektiğine dair birtakım sorulara cevap bulunmamışken, böylesi bir projenin faaliyete geçirilmesi, kafalardaki soru işaretlerini daha da arttıracaktır.

Dini barıştan bahsedilen böylesi bir açılımda hangi dini barış olduğu netleştirilmelidir.

Cami ve Cem evinin aynı avluda bulunacağı bu sistemde dinler arası bir barış havasında “Senin ibadetin sana, benim ibadetin bana” anlayışı ile mi hareket edilecek yoksa aynı dinin iki mezhebi arasındaki dini barıştan mı?

An itibarı ile Marksist yapılanmalar hariç, hiçbir Alevi veya Sünni kendisini İslam’ın dışında kabul etmediği göre aynı dinin mezhepleri arasında bir barış söz konusu görünüyor.

Bu durumda dinin temel unsurları olan namaz, oruç başta olmak üzere İslam dünyasının %99 unun şek ve şüphe götürmeyecek şekilde ittifak halinde olduğu ibadetleri üzerinden ortak payda nasıl oluşturulacak?

Şayet dinin temel unsurları ortak paydasında problem çıkmaz, sadece kültürel bir takım dini ritüellerimizi (semah, zikir vb.) icra edeceğimiz bir mekan oluşturalım denirse ki bu durumda iki ibadetgahın yan yana getirilmesi gibi bir izlenim vermek yerine tıpkı Cumhuriyet öncesinde olduğu gibi Cami ortak, tekke ve zaviyelerde farklılıkların yaşandığı dönemi yeniden yaşatmak gerekecektir.

Bunun için  de tekke ve zaviye kanunun kaldırılması yeterli olacaktır.

Her ne şekilde olursa olsun Sünni ve Aleviler arasındaki makası açmaya çalışanlara karşı mücadele yürütmek her iki kesiminde mesuliyetidir.

Bu mesuliyet, büyük bir kesimi İslam’dan soğutup eylem ve davranışları ile farklı bir dine veya dinsizliğe sevk eden ve 50 -100 gibi kısa bir sürede apayrı ibadetgâh tanımlayarak İslam’ın içinden olan büyük bir grubu kopartmaya çalışanlara karşı mücadeleyi elbirliği ile vermeyi gerektiren bir mesuliyettir.

Yüzyıllar boyunca Ali ehli iken, sonradan Alev ehli söylemlerini dillendirmeye başlayan marjinal grupların art niyetini sorgulama zamanının geldiğini anlamaya yönelik bir mesuliyettir.

Umudum odur ki, yapılan bu çalışma amacına ulaşırda, zamanla dinler bahçesi gibi bir yöne kaymaz ve Marksist yapılanmalar ile misyonerlerin ekmeğine gelecekte yağ sürmez.

Sağlıcakla kalın

USTAD 09.09.2013