Sağlıklı bir Aile Politikamız Var mı?

Toplumsal Cinsiyette eşitlik mi? Hakkaniyet mi?

Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik ortamın desteklenmesi ortak programı çerçevesinde düzenlenen toplantılardan birini izleme fırsatı buldum.

Oldum olası eşitliğin değil adalet ve hakkaniyetin hayatı yaşanabilir kılacağına inanmış birisi olarak özellikle Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının icraatları ile ilgili kafamda oluşmuş sorulara bir cevap bulur muyum diye gittiğim toplantıda fikrimin değişmediğini söyleyebilirim.

Tabi ki burada verilmiş onca emeğe saygım var. Hatta fırsat ve kaynakların ayrılması ve kullanımı ile hizmetlere ulaşmada bireyin cinsiyeti nedeni ile ayrımcılığa maruz kalmaması anlamında toplumsal cinsiyet ayrımcılığıyla mücadeleyi de destekleyenlerdenim.

Lakin,  kadın ile erkek arasında sorumluluk veya gelirin dağılımında eşitlikten ziyade adalet ve hakkaniyetin olmasından yanayım.

Aynı sofrada 90 kiloyu aşmış bir baba ile 1 yaşındaki oğluna eşitlik adı altında çeyrek ekmek verirseniz ikisine de haksızlık etmiş olursunuz. Çocuğun, gücünün ötesinde yemek yüklenmesinden, babanın da alması gereken payın sadece çeyreğini almasından dolayı eşitliği sağlamış ama adaleti yok etmiş olursunuz.

Kadın ve erkeğin gereksinimleri ile güçlü veya zayıf oldukları yönleri yaratılış itibarı ile farklı olduğundan adil düzlemde eşitlik sağlanmadığı müddetçe sathi eşitlik aile mefhumundan tutunda bir çok alanda sıkıntıları beraberinde getirmekte,  getirmeye de devam etmektedir.

Evlenmemeyi veya boşanmayı teşvik eden bir Aile Politikası

Aklı başında her insan kabul eder ki, kadının yaratılışı gereği yüklendiği en önemli misyon anneliktir.

Ama kadının tek sosyal kalıbı annelik değildir. Tarih boyunca sosyal hayatın her alanında yerini alan kadını çalışmayan, sadece evinin iç sorumlusu olarak tanımlamak ta yanlıştır.

Lakin son dönemlerde kadını koruduğu öne sürülen kanunların peş peşe çıkartılmasına rağmen şiddetin daha da artması ve evlilik sürelerinin kısalması gösteriyor ki bir yerlerde yanlış yapıyoruz.

Bu yanlışlardan en başta geleni de sağlam bir aile yapısı için politikalar üretmesi gereken yetkililerin aile mefhumundan uzak danışmanların etkisiyle mi bilemiyorum ama evlilikleri değil, boşanmaları korumak üzerinde politikalarını yoğunlaştırmaları olmuştur.

İzlenen yol yanlış olunca pek tabi ki evliliklerde hazan mevsimi ve boşanmalar arttı.

Hali hazırda güllük gülistanlık giden aile yapısını korumak üzerine değil de boşanmalar  üzerine yürütülecek politikaların varacağı sonuç;  imdat butonu, elektronik kelepçe vb. komik tedbirlerden öteye geçmez.

Eğer bu tedbirlerin hayrı olsaydı  en son teknolojik aletlerin bulunduğu Avrupa’ya olur ve şiddeti çözerlerdi. Dolayısıyla iş işten geçmeden önce aile kavramına mesafelerce uzak olan bazı feminist derneklerin etkilerinden sıyrılıp gerçekleri görmek ve Anadolu aile yapısına uygun tedbirleri almakta fayda var.

Yapılması gereken şey: evliliği teşvik, zorunlu boşanmalara koruma

Sayın başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın evliliğe ve çocuk sayısına ne denli önem verdiğini bilmeyenimiz yoktur sanırım.

Bu husustaki samimiyetine yürekten inandığım başbakanın Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, dağılmış ailelerde kadını koruma görevini bir yandan sürdürürken, diğer yandan da süregelen evliliklerin devamı için acil tedbirler almalı ve aileden sorumlu olduğunu unutmamalıdır diye düşünüyorum.

Bu gün milyonlarca çalışan erkeğin ev hanımı eşine aile yardımı olarak verilen tutar (veya değer) ile boşanma sonrası sağlanan imkanları eşleştirdiğimizde her şey gün gibi ortaya çıkıyor.

Ya da dağılmış bir ailenin ortada kalmış güzelim çocuklarına devletin sağladığı imkanları, kendi ailesiyle kalan ve konaklama yemek kırtasiye eğitim öğretim dahil yaşaması için verilen 18 TL lik komik rakamla karşılaştırmak sanırım yeterli olur.

Bir ülkede çalışan evli bir erkek ile çalışan bekar bir erkeğin arasındaki maaş farkı (3 cocuk ve eş yardımı toplamında) 200 TL yi bulmuyorsa, evliliği teşvik değil, bilakis engelleyici politikaları gözden geçirmek veya ekonomik bağımsızlık adı altında patlama yaşayan boşanmaları görmekte fayda var.

Aile ve çocuk yardımı üzerinden bir öneri

Çalışmanın en kutsal yönünü, yani çocuklarına annelik vazifesini yapan milyonlarca ev hanımı var.

Boşandıktan sonra yapılacak onca konferans, emniyet tedbiri vs. masraf yerine evlenen her erkeğin çalışmayan ev kadını eşine evliliğin hediyesi olarak ciddi bir meblağda aile yardımını yapılsa ve evlenen kadın ve erkeğe bu paranın evlilik karşılığında bir paye, bir değer olarak verildiği, bunun tasarruf hakkının aile içinde kadına ait olduğu, boşanma halinde bunun kesileceğini söylense hem kutsal evlilik müessesesini güçlendirmiş, hem milyonlarca boşanmamış ev kadınına bir değer vermiş, hem evlenmemiş bekarların geçim kaygısını bir kenara itip bir an önce evlenmelerini sağlamış olursunuz.

Bunu yaptığınız takdirde yüzbinlerce aile reisinin işsizlik problemini de bal gibi çözmüş olursunuz.

Son sözüm şu ki, ihtiyaç duymamasına rağmen kadınların çalışmasını teşvik etmek veya çalışan kadını desteklemek adına kreş ücreti vermeyi düşünüp evde ev hanımlığı çalışması yürüten kadının 3 çocuğuna yeme içme barınma eğitim sağlık kreş vesaire vesaire her türlü ihtiyacına karşılık sadece 60 TL civarında bir ücret veriliyorsa ben buna aile politikası demem, bilakis aile mefhumunu dinamitleyen, milyonlarca ev kadınına siz değersizsiniz diyen veya evlenmeyin, çocuk yapmayın çağrısı yapan bir politika derim.

 

Takdir kamuoyunun..

USTAD  02.06.2013