Merkeple Pazarlığın Getirdiği Darbe

Bana gelen maillerin arasında Mohamed Abbas Orabi kaynaklı arapça bir anlatım özellikle dikkatimi çekti.

 

Maili okuyunca,  Mısır’da olan bitenle ilgili bir yazımın kalan kısmını tamamlamaya hacet kalmadı deyip sadece ufak düzenlemelerle maildeki hikayenin yorumunu sizlere bırakıyorum…

 

“Bir tarlaya merkep girer ve ekinleri yemeye başlar.  Tarlada bir ömür emek veren tarla sahibi iyi niyetli ve şiddetten yana olmayan birisi… İşin içinden nasıl çıkarım diye düşünürken, birden uzun sopaya geçirilmiş bir mukavvaya “Ey merkep tarlamdan çık!” yazar ve ekinleri yemekte olan merkebin yanına gelerek pankartı sabahın köründen güneş batıncaya kadar kaldırır.

 

Fakat merkep çıkmaz! Adam şaşkındır..  “Belki de merkep pankartta ne yazıldığını anlamamıştır?” diye düşünür. Ertesi sabah çok sayıda pankart hazırlar, çocuklarını ve komşularını dahil köy halkını çağırarak  ellerine “Ey merkep tarladan çık!”, “Merkebe ölüm!” “Yazıklar olsun sana ey merkep tarla sahibinden ne istiyorsun?” tutuşturur.

 

Merkebin ekinleri yemekte olduğu tarlanın etrafını çevirir ve slogan atmaya başlarlar: “Çık ey merkep, çıkmazsan fena olur!” “Merkep merkep” !

 

Merkep yemeğe devam eder ve olup bitenlere dönüp bakmaz bile..

 

Bağırmak, slogan atmaktan yorulmuş ve sesleri kısılmış ahali, ekinlerin tamamen yok olmaması için  yeni bir planı devreye sokarlar: Merkebin kuklasını yapar ve merkebin gözleri önünde üzerine benzin döküp ateşe verirler. Kalabalıklar slogan attıkça, merkepte ateşin ve sesin olduğu yere bakar, sonra da umursamaksızın tarlada otlamaya devam eder..

 

Son çare olarak merkeple görüşmek için heyet gönderilir. Derler ki: “Tarla sahibi  tarlasından çıkmanı istiyor. Haklı olan o ! Sana düşen çıkıp gitmek”… Merkep aldırmaksızın otlamaya devam eder..

 

Başka bir aracı: “Tarla sahibi, tarlanın bir kısmından vazgeçmeye hazır” der merkep dönüp bakmaz bile….

 

“Üçte biri senin olsun”… cevap yok…

 

“Yarısını verecek!”.. Yine cevap yok…

 

Nihayetinde çaresiz bir şekilde “istediğin alanı sen belirle, ama belirlediğin alanın dışına çıkma” denir.. Karnını iyice doyurmuş merkep başını kaldırıp kenara doğru ilerler ve kalabalığa bakar ve düşünür.

 

Bunu izleyen ahali, merkebin anlaşmaya razı olduğunu zannedip sevinçten yine slogan atmaya başlarlar.. “yaşasın özgürlük, yaşasın birbirini anlama dünyası”…  Hemen tahtaları getirir ve tarlayı ikiye bölerler..

 

Her şey yolunda derken, ertesi sabah merkebin her iki hisseyi de umursamazca kullanmaya başladığı sürpriziyle karşılaşırlar..

 

Merkep olsa olsa başka yerden destekli veya başka bir köyün merkebi deyip çaresiz bir şekilde tarlanın tamamını işgalci, inatçı, mütekebbir, saldırgan ve zarar kaynağı merkebe bırakmayı ve başka bir köye gidip yeni bir tarla edinmeyi bile düşünmeye başlarlar.

 

Başka çare?  Yoktu çünkü Çünkü merkep komutanlığı sabaha karşı bir 30 yıl daha tarlayı kullanmak için el koymuştu bile..

 

Ya sonrası?.. Devamına ne hacet.. anlaşıldı yeterince

 

Diktası kalmayan bir dünya dileğiyle..