Darbe, Karşı Darbe, Beklenen Darbe – 11

Darbeye Havlu Atmayan Erdoğan Neşter Atmaktan İmtina Eder mi?

14 yıllık Ak Parti iktidarını yakından takip edenler iyi bilir ki, ne istihbaratımız, ne de ordumuz bu süre içerisinde tam anlamıyla yerli ve millileşememiştir.

Zengin bir darbeler tarihine sahip olan ordunun geçmişten bu yana yaptığı hiçbir müdahalesi de yerli ve milli bir niyetle yapılmamıştır. Hepsi meslek hayatının bir süresinde yurtdışında eğitim aldığı veya çalışma hayatının herhangi bir evresinden kendileriyle karşılaştığı küresel şeytani ağın filesine takılan subayların dışardan gelen emir komuta zinciriyle gerçekleştirilmiştir.

En az 30-40 yıllık görevlendirme planlamanın yapılageldiği böylesi kritik kurumlarda 14 yıllık AK Partinin yerli ve milli olma hamleleri de ne yazık ki yeterli olamamıştır.

Nitekim toplumsal hafızası güçlü ve Anadolu ruhuna sahip Erdoğan’ın Ordu ve İstihbaratı son dönemde milli ve yerli yapma yönündeki umut dolu uğraşıları İslami bir örtüye bürünmüş CIA bağlantılı paralel derin damar kitlesinin hıyanetine takılmıştır ki, bu hıyanet kendini ilk olarak 17 Aralık operasyonunda deşifre etmiştir.

Gerek 7 Şubat krizi, gerekse 17 Aralık operasyonu başarısız geçen CIA bağlantılı bu grubun deşifresinin ardından istihbarat teşkilatı ve diğer kritik kurumlarda yapılan karşı hamlenin yerli ve milli bir hamlemi yoksa İngiliz(iran) msonik kilik hamlesi mi olduğu ayrıca tartışma konusudur.

15 Temmuz darbe girişimi sonrası darbenin birinci adamı yanıltmacalarına dair uyarılarımızı takip edenler bilirler. Nitekim ilk gecenin ardından her geçen gün birinci diye bahsedilen kişinin üstünden başka birinci tespit edildiğine, darbecilerin elinden güya kahramanca kurtarılmış Genelkurmay ikinci başkanının bu tezgâhın önemli bir figüranı olduğuna hepimiz şahit olduk.

15 Temmuz darbe girişimi, birbirini bir türlü tutmayan istihbarat bilmecesiyle, komuta kademesinin birbirini tutmayan ifadeleri ile zihinleri allak bullak etmeye devam ediyor.

Kim kiminle beraberdi? Kim kimin karşısındaydı? Kim kimin karşısındaymış gibi görünüp arka planda bu işin içindeydi? Kim kiminle beraber görünüp bir diğeriyle iş çeviriyordu? Bu kadar arbedenin içerisinde batının tedrisat süzgecinden geçmemiş ne kadar yerli ve milli Anadolu evladı vardı? Bunların, devletin tepesine ulaşabilecek kanalları sağlam mıydı? Gibi konular tedirgin edici muamma olarak önümüzde durmaya devam ediyor.

Sadece 100 yıllık tarihi darbelerle geçen ülkemizde değil, dünyanın neresinde olursa olsun bu şekilde başarısız bir darbe girişimi, sivil iradenin elini mutlak biçimde güçlendirir. Hükümetin 3 aylık OHAL kararı yerinde olmuştur ama Suriye başta olmak üzere Ortadoğu’daki baş döndürücü gelişmeler karşısında yapılacak düzenlemelerin 1-1.5 ayı geçmek gibi bir lüksü yoktur ve olamaz.

Nasıl ki, “Savaş kaçınılmaz olursa aşırı barış söyleminin aldatmaca olduğu ve Suriye’ye girmek tuzaktır sözünün kendisinin bir tuzak olduğunu” ifade ettiğimiz Suriye için zamanında yapılmayan hamle bu gün hem Suriye hem Anadolu için pahalıya mal olmuş ise, OHAL süresince  kararlı ve hızlı hareket etmemek negatif maliyeti daha fazla arttıracaktır.

15 Temmuz darbe girişimini cesur hamlesi ve halkın kendisine verdiği inanılmaz destekle savuran Erdoğan, bu fırsatı Anadolu’nun derinliklerine işlemiş kanser hücrelerine aynı derinlikte neşter vurması için tarihi bir fırsat olarak değerlendirmelidir.

Her ne kadar son günlerde çıkarılan OHAL kararnamesi ile ordu ve kritik bazı kurumlara neşter atılmaya başlandıysa da bu neşter yüzeysel kalmıştır.

Unutulmamalı ki, 100 yıllık süreçte ordu, istihbarat, siyaset kurumu ve birçok önemli kurumun işleyişi ve insan kaynakları küresel şeytani aklın kozmik odalarınca belirlenmiştir.

Bu yüzden, nasıl ki İngilizler Anadolu insanının kültürel genetiğini değiştirmeye ve devlet aklını sıfırlamaya yönelik zamanında güçlü bir parantez açmışlarsa, Erdoğan’ın vuracağı neşter de kesinlikle bu parantezi kapatmaya ve toplumsal hafızada saklı devlet aklını yerine yeniden monte etmeye yönelik daha güçlü ve derin bir neşter olmalıdır.

drb11

Yaşadığımız son badire, toplumun orduya ve istihbarata bakışını derinden etkilemiştir. 15 Temmuz darbesine adı karışmamış gibi görünse de, haşhaşi örgütle adı anılmıyor gibi dursa da, bu girişime karşı Erdoğan’ı kahramanca savunmuş gibi bir imaj çizmiş olsa da, komuta kademesi ile ilgili toplum endişesi hala devam etmektedir.

Kast yapılanması tarzında subaylık sistemi olan Türk ordusunda üst teğmenden generale kadar olan yapının, batı tedrisatından geçmiş ve büyük bir oranı İngiliz ve Amerikan kültürü ve taleplerine yatkın kimselerden oluştuğu aşikardır.

Bu yüzden daha fazla zaman kaybetmeden ordunun bu kademesi en hızlı şekilde revize edilmeli, ordunun revize sürecinde oluşacak güvenlik boşluğu, yerli ve milli insan kaynağından oluşacak komuta kademesi ve ağır teçhizatla donatılmış teğmen ve altı pozisyonundaki muharip güçlerle (bölgedeki hareketlilik dikkate alınarak) sürekli teyakkuzda tutulmalıdır.

Bütün istihbarat kurumları, çatı vazifesini görecek yeni bir yapılanmanın koordinesinde, bu kurumların yerli ve milli referansı oldukça güçlü personeli arasından özenle seçilerek yeniden oluşturulmalı ve güçlü istihbarat ağının beyni olacak bu yapılanma için en hızlı şekilde hareket edilmelidir.

Şu unutulmamalı ki Anadolu kıyamı halk tarafından başlatıldı ve bu halk parantez arası verilmiş medeniyetinin yoluna daha güçlü şekilde devam etmesini arzulamaktadır.

Sağlıcakla Kalın

@akgulahmet